bugün
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı63
- icardi190511
- arda güler14
- selahattin demirtaş'ın 42 yıl hapis cezası alması13
- tc'yi atatürk değil ingiliz ve yahudiler kurmuştur32
- muharrem ince'nin diyanet kapatılsın mı anketi11
- ruh varsa neden görünmüyor9
- türklerden adam çıkmaması13
- avrupanın zenginliğini hırsızlığa borçlu olması16
- mert hakan yandaş14
- dokunmaya kıyamadan sevmek15
- iran cumhurbaşkanının helikopter kazası10
- anın görüntüsü23
- alex de souza12
- karıya kıza doymuş erkek25
- manitayla yapılacaklar12
- erkeklerin hep fotoğraf istemesi18
- 19 mayıs atatürk ü anma gençlik ve spor bayramı10
- bik bik'in cinsiyeti14
- ninja turtles lar nasıl para kazanıyor11
- bir erkekten duyulabilecek en güzel söz12
- karın gözünün önünde biriyle olursa büyü bozulur9
- bir gün önce tanışılan kızın yazlığa davet etmesi16
- gulmekicinyaratilmis8
- travestilerin genelde kürt olması14
- kadınlar olarak erkeklerle sevişmiyoruz19
- üstteki yazarın yaşını tahmin etmek20
- sık sık aldığınız iltifatlar15
- çok üzgünüm sözlük8
- insanlara olan inancınızı ne zaman kaybettiniz11
- erkolar kapatılsın11
- aşık olmadan sevişmek9
- mühendis erkeklerin genel özellikleri16
- nervio8
- türklerin çok kolay devlet kurması9
- kötü gününde sevdiğine mi gidersin seni sevene mi14
- insan olmaya ceyrek kala13
- etine dolgun kız8
- fatih terim9
- taktik verin15
- çocuğunuzu özel okulda okutur musunuz22
- gecenin şarkısı10
- icardi1905 adamdır12
- türklerin ingilizce konuşamama nedenleri9
- her türk vatandaşına türkiye gezisi12
- sizi cuma saflarında göremedim sözlük10
- risale i nur21
- en çok yaşamak istenilen şehir10
- selahattin demirtaş9
- allaha küfür etmek10
Clint Eastwood'un ne büyük bir sanatçı, ne müthiş bir sinema adamı olduğunu tekrar tekrar gördükçe ona duyduğum saygı ve sevgi katlanarak artıyor...
Biz onu gençliğimizde 'kovboy filmlerinde oynayan yakışıklı bir çocuk' olarak algılardık, bugüne kadar otuz kere seyrettiğim ve her planını, her diyalogunu ezbere bildiğim Sergio Leone'nin o muhteşem 'iyi, Kötü ve Çirkin' adlı eseri bile bu kanımızı değiştirmemişti.
Sonra Eastwood gerek oyuncu, gerek yapımcı, gerekse yönetmen olarak daha da büyük işler başardı. 'Affedilmeyen', 'Milyon Dolarlık Bebek' gibi başyapıtlarını seyretmişsinizdir.
'Babalarımızın Bayrakları'na da hayran kalacaksınız, lumpen değilseniz eğer.
Eastwood bu mükemmel eserinde, ikinci Dünya Savaşı'nın son aylarında gerçekleşen Iwo Jima muharebesini anlatıyor, Amerikan deniz piyadelerinin ilk kez bir Japon adasını, büyük kayıplar vererek ve verdirerek ele geçirmelerini...
Daha doğrusu onu anlatmıyor da, şu ünlü fotoğrafın, hani Amerikan askerlerini tepeye kocaman bir bayrak çekerken gösteren ünlü fotoğrafın öyküsünü, bunun ardında yatan soytarı gerçekleri su yüzüne çıkarıyor... (Fotoğrafçı geçenlerde öldü.)
Adayı ele geçirdikten birkaç gün sonra ilk fotoğrafı cılız buldukları için 'mizansenle' yeniden çekmişler, bu arada bayrağı asıl dikenlerden bazıları ölmüş, onların yerine alakasız birtakım yenilerini bulup hayatta kalanlarla birlikte Amerika'ya postalamışlar ve eyalet eyalet maymun gibi gezdirmişler, on dört milyar dolar toplayacakları devlet tahvilleri reklamında oynatmışlar!
Bu rezilliği Ruslar da yapmışlardı, Berlin'de Reichstag'ın tepesine kızıl bayrak çeken çocuk 'parti üyesi olmadığı için' o filmi iptal etmişler, üç gün sonra bu kez partiden torpilli başka bir askere yeni bir bayrak çektirip yeni bir belgesel hazırlamışlar, dünyaya bunu dağıtmışlardı. Gerçek, Sovyetler Birliği yıkılıp arşivler açılınca ortaya çıktı. (Bu haltı Auschwitz'de de yediler, kampı kurtardıktan haftalar sonra çektikleri belgeselde, ayakta duramayan iskelet adamların yerini, Kızılordu'yu coşkuyla karşılayan kanlı canlı militanlar almıştı! Hiçbiri de Yahudi değildi elbette, 'antifaşist' kahramanlardı!)
Steven Spielberg denilen çocuk ruhlu haylaz da, hele o nefes kesen ilk yirmi dakikasıyla artık bütün savaş filmlerine 'ayar veren', standart ve norm teşkil eden, 'paradigma' koyan 'Er Ryan'ı Kurtarmak' filminde basbayağı hamaset yapıyordu... Kızılderililerin karşısında zor duruma düşmüş beyazları boru çalarak gelip kurtaran Amerikan süvarilerinin yerini, son anda iyi çocukları Alman saldırısından kurtaran Amerikan uçakları almıştı...
Eastwood burada tam tersine 'demistifikasyon' yapıyor; hem savaşın ne bok olduğunu gösteriyor, hem de asıl boklukların cephe gerisinde döndüğünü...
Bununla da yetinmemiş, filmi tersine çevirip bir de katlamış.
Yani, aynı filmi, aynı konuyu, aynı adayı, aynı muharebeyi bir de 'Japon açısından' çekmiş!
'Iwo Jima'dan Mektuplar'... Avrupa başkentlerinde önümüzdeki hafta gösterime giriyor, bakalım bizde ne zaman oynatırlar?... Ben ilk filmin DVD'sini getirttim, hayranlıkla izledim, ikincisinin de, bu diskin başında yer alan 'parçalarını' gördüm şimdilik... Sanırım ileride bu iki filmi tek kutuda çıkaracaklardır piyasaya...
Yaa işte böyle, adam bir meseleyi hem kendi açısından, hem de karşı açıdan yansıtıyor; filmin 'ikinci cildini' de çekiyor, ya da belki Lawrence Durrell'in o eşsiz 'iskenderiye Dörtlemesi' adlı roman dizisinde yaptığını yapıyor...
Bizde böyle bir sanatçı var mı?
Örneğin kurtuluş savaşımızı bir de 'Yunan açısından' ele alacak bir film çekebilir misiniz babayiğit Türk sinemacıları?
Siz daha becerip de kurtuluş savaşını Türk açısından doğru düzgün anlatan bir film yapamadınız, bir de Yunan yanına mı bakacaksınız?
Siz ya Arif'in barında geçen entel bunalım filmleri yaparsınız, ya da hamburger çocuklarına yönelik Muğla vampirleri, Bodrum hayaletleri, Marmaris kurt adamları, Aydın uzaylıları...
Mükemmel Yeşilçam ürünü, hani o bütün ev kadınlarına mendil ıslattıran 'Babam ve Oğlum' filminde de Istvan Szabo'nun 'Apa' (Baba) filminden aparttığınız 'trükleri' yüzünüze vurmadık, Atilla Dorsay yoğun işlerinin arasında vakit bulursa yazacak!
Keşke bütün köşe yazarları AKP-CHP-DYP-MHP türküsü çağırsalar, değil mi, başka şeyden anlamasalar, siz de rahat rahat yolunuzu bulsanız...
engin ardic
Biz onu gençliğimizde 'kovboy filmlerinde oynayan yakışıklı bir çocuk' olarak algılardık, bugüne kadar otuz kere seyrettiğim ve her planını, her diyalogunu ezbere bildiğim Sergio Leone'nin o muhteşem 'iyi, Kötü ve Çirkin' adlı eseri bile bu kanımızı değiştirmemişti.
Sonra Eastwood gerek oyuncu, gerek yapımcı, gerekse yönetmen olarak daha da büyük işler başardı. 'Affedilmeyen', 'Milyon Dolarlık Bebek' gibi başyapıtlarını seyretmişsinizdir.
'Babalarımızın Bayrakları'na da hayran kalacaksınız, lumpen değilseniz eğer.
Eastwood bu mükemmel eserinde, ikinci Dünya Savaşı'nın son aylarında gerçekleşen Iwo Jima muharebesini anlatıyor, Amerikan deniz piyadelerinin ilk kez bir Japon adasını, büyük kayıplar vererek ve verdirerek ele geçirmelerini...
Daha doğrusu onu anlatmıyor da, şu ünlü fotoğrafın, hani Amerikan askerlerini tepeye kocaman bir bayrak çekerken gösteren ünlü fotoğrafın öyküsünü, bunun ardında yatan soytarı gerçekleri su yüzüne çıkarıyor... (Fotoğrafçı geçenlerde öldü.)
Adayı ele geçirdikten birkaç gün sonra ilk fotoğrafı cılız buldukları için 'mizansenle' yeniden çekmişler, bu arada bayrağı asıl dikenlerden bazıları ölmüş, onların yerine alakasız birtakım yenilerini bulup hayatta kalanlarla birlikte Amerika'ya postalamışlar ve eyalet eyalet maymun gibi gezdirmişler, on dört milyar dolar toplayacakları devlet tahvilleri reklamında oynatmışlar!
Bu rezilliği Ruslar da yapmışlardı, Berlin'de Reichstag'ın tepesine kızıl bayrak çeken çocuk 'parti üyesi olmadığı için' o filmi iptal etmişler, üç gün sonra bu kez partiden torpilli başka bir askere yeni bir bayrak çektirip yeni bir belgesel hazırlamışlar, dünyaya bunu dağıtmışlardı. Gerçek, Sovyetler Birliği yıkılıp arşivler açılınca ortaya çıktı. (Bu haltı Auschwitz'de de yediler, kampı kurtardıktan haftalar sonra çektikleri belgeselde, ayakta duramayan iskelet adamların yerini, Kızılordu'yu coşkuyla karşılayan kanlı canlı militanlar almıştı! Hiçbiri de Yahudi değildi elbette, 'antifaşist' kahramanlardı!)
Steven Spielberg denilen çocuk ruhlu haylaz da, hele o nefes kesen ilk yirmi dakikasıyla artık bütün savaş filmlerine 'ayar veren', standart ve norm teşkil eden, 'paradigma' koyan 'Er Ryan'ı Kurtarmak' filminde basbayağı hamaset yapıyordu... Kızılderililerin karşısında zor duruma düşmüş beyazları boru çalarak gelip kurtaran Amerikan süvarilerinin yerini, son anda iyi çocukları Alman saldırısından kurtaran Amerikan uçakları almıştı...
Eastwood burada tam tersine 'demistifikasyon' yapıyor; hem savaşın ne bok olduğunu gösteriyor, hem de asıl boklukların cephe gerisinde döndüğünü...
Bununla da yetinmemiş, filmi tersine çevirip bir de katlamış.
Yani, aynı filmi, aynı konuyu, aynı adayı, aynı muharebeyi bir de 'Japon açısından' çekmiş!
'Iwo Jima'dan Mektuplar'... Avrupa başkentlerinde önümüzdeki hafta gösterime giriyor, bakalım bizde ne zaman oynatırlar?... Ben ilk filmin DVD'sini getirttim, hayranlıkla izledim, ikincisinin de, bu diskin başında yer alan 'parçalarını' gördüm şimdilik... Sanırım ileride bu iki filmi tek kutuda çıkaracaklardır piyasaya...
Yaa işte böyle, adam bir meseleyi hem kendi açısından, hem de karşı açıdan yansıtıyor; filmin 'ikinci cildini' de çekiyor, ya da belki Lawrence Durrell'in o eşsiz 'iskenderiye Dörtlemesi' adlı roman dizisinde yaptığını yapıyor...
Bizde böyle bir sanatçı var mı?
Örneğin kurtuluş savaşımızı bir de 'Yunan açısından' ele alacak bir film çekebilir misiniz babayiğit Türk sinemacıları?
Siz daha becerip de kurtuluş savaşını Türk açısından doğru düzgün anlatan bir film yapamadınız, bir de Yunan yanına mı bakacaksınız?
Siz ya Arif'in barında geçen entel bunalım filmleri yaparsınız, ya da hamburger çocuklarına yönelik Muğla vampirleri, Bodrum hayaletleri, Marmaris kurt adamları, Aydın uzaylıları...
Mükemmel Yeşilçam ürünü, hani o bütün ev kadınlarına mendil ıslattıran 'Babam ve Oğlum' filminde de Istvan Szabo'nun 'Apa' (Baba) filminden aparttığınız 'trükleri' yüzünüze vurmadık, Atilla Dorsay yoğun işlerinin arasında vakit bulursa yazacak!
Keşke bütün köşe yazarları AKP-CHP-DYP-MHP türküsü çağırsalar, değil mi, başka şeyden anlamasalar, siz de rahat rahat yolunuzu bulsanız...
engin ardic
güncel Önemli Başlıklar