bugün

elimi tutacağını bildiğimden, artık cebimden hiç çıkarmıyorum ellerimi.
gözlerinin içine bakmak gelmiyor içimden, belki de onun için kaçırıyorum gözlerimi.
uyanır uyanmaz sana bakmıyorum yanımda mısın diye,
duvara koyup elimi duruyorum dakikalarca, dönmüyorum senin tarafına, elimle yoklamıyorum kalktın mı acaba?
saatlere mi hiç bakmıyorum, yetişeceğim ya da kaçıracağım bir şey yok artık.
içim titremiyor; alışkanlıklarına deli gibi düşkün olan ben, tükürüp atmak istiyorum şimdi ağzımın içindeki birikmiş sözleri.
geçen üsküdar sahilinden geçerken "dur iki dakika" demediğimi farkettim. sen neden "daha hızlı sür" dediğimi anlamadın.

şimdi soruyorsan şayet, sevmekten ne zaman vazgeçtin?

derim ki seni her suçladığımda aslında hala umudum varmış benim. düzelir sanmışım, konuşursak olur sanmışım, anladım ki yanılmışım. ite kaka olmazmış bu işler. seviyormuşum ya, mazur gör ben bilememişim.

şimdi bakıyorum da suçlu aramaya gerek yokmuş aslında. önemi yokmuş kim itmiş, kim düşmüş? nasıl sebepsiz sevdiysem, bir sebep arama vazgeçişimin ardında da. artık sıralamayacağım olmayan nedenleri. dedim ya kabahatli aramaya lüzum yokmuş meğer.

bunu ne zaman anladın diye sorarsan şayet; o gün vazgeçtiğim güne tekabül eder.