bugün
- iğrenç bir his tarif et47
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek11
- lise aşkınızın evlenmesi8
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi29
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi17
- anın görüntüsü12
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi8
- yakışıklı ama zengin erkek14
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam18
- en yaşlı özelliğiniz18
- hemşire kızlar nasıl oluyor24
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz9
- sözlük yazarlarının abileri11
- erkek çocuk için isim önerileri9
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks19
- aşkta yaş farkı önemli midir15
- az önce arabamdan inen tatlış kız12
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek18
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi22
- içip içip entry girmek8
- insanlar melek mi şeytan mı8
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız13
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- bik bik bu sözlüğün divasıdır19
- emar15
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz43
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
- icardi190520
- özgür özel10
- suriyeliler suriye'ye dönsün13
- fake hesabım için nick önerileri9
- karınıza kaşarlı poğaça yapar mısınız8
- emmanuel emenike17
- vücutçu aptal erkek vs gösterişsiz felsefi erkek15
- insana kendini kötü hissettiren şeyler8
- yazarların ruh hali9
- düz dünyacıların güneş tutulmasına bakışı12
- köpekler arasından seri katil çıkmaması8
- köpekleri aklamak için sırtlana iftira atmak10
- bik bik'i ağdacıya götürmek11
- aykolik'in boyu yaşı kilosu mesleği8
- bik bik'in yaşı boyu kilosu8
- türkiye de 120000 atatürk heykeli olması13
- sözlüğün en götü güzel kızı9
- ahirette sorulacak ilk soru8
- sözlük kızlarını kategorize eden utanmazlar18
günün yorgunluğu gözlerinden okunuyordu. gün içinde ki seyrek telefon görüşmelerimizde söylemişti yorgun olduğunu..
eve gider gitmez uyuyacağım. demişti..
benden bir saat erken çıkıyordu işten bu hafta. ve ben eve gittiğimde uyuyor olacaktı. içim kıpır kıpırdı bugün. mesainin bitmesini iple çekiyor. evime girip kendimi onun yanına bırakacağım anı iple çekiyordum. askerde şafağı bu kadar beklememiştim.
saat 16.00
saat 17.00
saat 18.00 oldu ama bir türlü
saat 19.00 olamadı dakikalar geçmek bilmiyordu. bekliyordum ya bana inat yavaşlamıştı daha bir yavaş geçiyordu dakikalar. hep beklemiştim zaten çocukluktan beri.. şimdi de saatin dolmasını bekliyordum.
ve o an geldi. çıktım işten. sevdiceğime... hanımıma... her şeyime gidiyordum işte sonunda. attım kendimi arabama.. onu düşünerek yola koyuldum.
trafik sıkışıktı. normalde olmazdı böyle gayet açık bir yol sakin bir yolculuk olurdu eve dönüşlerim. kaza oldu sanırım diye düşünürken zaten sıkışık olan trafiği bir bıçak gibi yarmaya çalışan ambulansın sesi yankılandı kulaklarımda. hiç sevmezdim bu sesi. her duyduğumda içim bir kötü olur dua etmeye başlardım. içinde ki hasta için. ses kısılarak uzaklaştı ağır ağır da olsa yoluma devam etmiş. eşimin evde eksiklerin olduğu listeyi tamamlayıp evime ulaşmıştım. biraz gecikmeli de olsa.
kapıya yaklaştıkça mutluluğum kat kat artıyordu. anahtarı sessizce yerleştirdim kilide çelik kapıyı sessizce kendime çekerek açtım. ses çıkarmaması için. zaten yorgun olduğu için uyansın istemedim. parmak ucunda içeri girip elimdekileri mutfağa götürüp dolaba yerleştirdim. sonra odamıza doğru yöneldim. yatak bozulmamıştı. sağa sola bakındım çantası da yoktu. sanırım bir işi çıktı diye düşündüm. aradım. telefonu çalıyordu ama açan yoktu.
cevapsız arama 1
cevapsız arama 2
cevapsız arama 5, 6 derken 8. aramamda açıldı telefon.
telefonda tanımadığım bir ses.. ömrüm boyunca unutamayacağım o ses.. titrek bir tonda alo dedi... arka fondan gelen sesler bir hengame olduğunu gösteriyordu.
doktor arif yılmaz acilen ameliyat haneye...
-kimsiniz? diyebilmiştim.
+ben hemşire sunay..
-yağmur nerde? neden siz açtınız telefonu? cevap verin. korkmuştum. kalp atışlarım göğüs kafesimi kırıp dışarı çıkmaya çalışıyordu..
+beyfendi önce sakin olun ve bir yere oturun dedi ses
-nasıl sakin olayım ona bir şey mi oldu? söyleyin lütfen neresi orası...
trafik kazası.... ameliyat... kanama... ve bir hastane ismi duydum söylediklerinin arasında.
göz yaşları içinde çıktım evden.
allah'ım alma onu benden diye dua ediyordum.
allah'ım ona bir şey olmasın.. lütfen..
hastanedeydim. acil servisinden koşarak girdim. ameliyathane kapısının önüne geldiğimde doktor dışarı çıkıyordu.
+o nasıl? dedim...
gözlerimin içine baktı...
-metin ol yavrum dedi... iç kanamayı durduramadık, ikisinide kaybettik...
beynimden vurulmuştum.
+ikisini mi? diyebildim.
-evet dedi doktor eşiniz hamileymiş...
dünya karardı. hastane başıma yıkıldı.
gözlerimi açtığımda her yerim uyuşmuştu. oda kalabalıktı. bazı konuşmalar dönüyordu. ama anlayamıyordum. annem ağlıyordu. kayın validem dememe kızardı. doğruldum yattığım yerden. onu görmem lazım diyebildim.
babam koluma girdi. aşağı indik böyle bir soğuk olamaz. ölüm bu olamaz... kafam çatlayacak gibiydi içeri girerken bayılacaktım neredeyse gözlerim karardı babam tuttu.
oradaydı işte karşımda... akşam iş çıkışı kendimi kollarına atacağım kadın, çocuklarımın anne diyeceği kadın. ömrüm, hayatım kötü bir sedyede bir hastane morgunda üzerinde bembeyaz bir örtü.. göz yaşlarım akmaya başladı verdiği bir kaç saniyelik moladan sonra. örtüyü çektim yüzünü görebilmek için.. örtüyü çekerken saçları yüzüne düşmüştü. o kestirmeye kıyamadığım öpmelere koklamalara kıyamadığım saçları yüzüne düşmüştü. melek yüzüne. kapalıydı gözleri. o gözler bana bir saniye diye bakabilsin diye neler verebilirdim allah biliyor. bir saniye için sadece... parmağımla tutup o saçları kulağının arkasına attım. dokunmalara bakmalara kıyamadığım yüzü beyazlaşmıştı. yüzünde bir gülümseme vardı sanki. belki de bana öyle geldi bilmiyorum. göz yaşlarım damlıyordu yüzüne.
seni seviyorum. dedim.. alnından öptüm. okşadım yüzünü.
bekle beni.. geleceğim yanına...
hadi dedi bir ses. hadi oğlum, gidelim.
örtmeden yüzünü. tekrar eğildim kulağına. şimdi gidiyorum diye kızma bana. bekle beni... seni çok seviyorum...
ve örttüm örtüyü...
eve gider gitmez uyuyacağım. demişti..
benden bir saat erken çıkıyordu işten bu hafta. ve ben eve gittiğimde uyuyor olacaktı. içim kıpır kıpırdı bugün. mesainin bitmesini iple çekiyor. evime girip kendimi onun yanına bırakacağım anı iple çekiyordum. askerde şafağı bu kadar beklememiştim.
saat 16.00
saat 17.00
saat 18.00 oldu ama bir türlü
saat 19.00 olamadı dakikalar geçmek bilmiyordu. bekliyordum ya bana inat yavaşlamıştı daha bir yavaş geçiyordu dakikalar. hep beklemiştim zaten çocukluktan beri.. şimdi de saatin dolmasını bekliyordum.
ve o an geldi. çıktım işten. sevdiceğime... hanımıma... her şeyime gidiyordum işte sonunda. attım kendimi arabama.. onu düşünerek yola koyuldum.
trafik sıkışıktı. normalde olmazdı böyle gayet açık bir yol sakin bir yolculuk olurdu eve dönüşlerim. kaza oldu sanırım diye düşünürken zaten sıkışık olan trafiği bir bıçak gibi yarmaya çalışan ambulansın sesi yankılandı kulaklarımda. hiç sevmezdim bu sesi. her duyduğumda içim bir kötü olur dua etmeye başlardım. içinde ki hasta için. ses kısılarak uzaklaştı ağır ağır da olsa yoluma devam etmiş. eşimin evde eksiklerin olduğu listeyi tamamlayıp evime ulaşmıştım. biraz gecikmeli de olsa.
kapıya yaklaştıkça mutluluğum kat kat artıyordu. anahtarı sessizce yerleştirdim kilide çelik kapıyı sessizce kendime çekerek açtım. ses çıkarmaması için. zaten yorgun olduğu için uyansın istemedim. parmak ucunda içeri girip elimdekileri mutfağa götürüp dolaba yerleştirdim. sonra odamıza doğru yöneldim. yatak bozulmamıştı. sağa sola bakındım çantası da yoktu. sanırım bir işi çıktı diye düşündüm. aradım. telefonu çalıyordu ama açan yoktu.
cevapsız arama 1
cevapsız arama 2
cevapsız arama 5, 6 derken 8. aramamda açıldı telefon.
telefonda tanımadığım bir ses.. ömrüm boyunca unutamayacağım o ses.. titrek bir tonda alo dedi... arka fondan gelen sesler bir hengame olduğunu gösteriyordu.
doktor arif yılmaz acilen ameliyat haneye...
-kimsiniz? diyebilmiştim.
+ben hemşire sunay..
-yağmur nerde? neden siz açtınız telefonu? cevap verin. korkmuştum. kalp atışlarım göğüs kafesimi kırıp dışarı çıkmaya çalışıyordu..
+beyfendi önce sakin olun ve bir yere oturun dedi ses
-nasıl sakin olayım ona bir şey mi oldu? söyleyin lütfen neresi orası...
trafik kazası.... ameliyat... kanama... ve bir hastane ismi duydum söylediklerinin arasında.
göz yaşları içinde çıktım evden.
allah'ım alma onu benden diye dua ediyordum.
allah'ım ona bir şey olmasın.. lütfen..
hastanedeydim. acil servisinden koşarak girdim. ameliyathane kapısının önüne geldiğimde doktor dışarı çıkıyordu.
+o nasıl? dedim...
gözlerimin içine baktı...
-metin ol yavrum dedi... iç kanamayı durduramadık, ikisinide kaybettik...
beynimden vurulmuştum.
+ikisini mi? diyebildim.
-evet dedi doktor eşiniz hamileymiş...
dünya karardı. hastane başıma yıkıldı.
gözlerimi açtığımda her yerim uyuşmuştu. oda kalabalıktı. bazı konuşmalar dönüyordu. ama anlayamıyordum. annem ağlıyordu. kayın validem dememe kızardı. doğruldum yattığım yerden. onu görmem lazım diyebildim.
babam koluma girdi. aşağı indik böyle bir soğuk olamaz. ölüm bu olamaz... kafam çatlayacak gibiydi içeri girerken bayılacaktım neredeyse gözlerim karardı babam tuttu.
oradaydı işte karşımda... akşam iş çıkışı kendimi kollarına atacağım kadın, çocuklarımın anne diyeceği kadın. ömrüm, hayatım kötü bir sedyede bir hastane morgunda üzerinde bembeyaz bir örtü.. göz yaşlarım akmaya başladı verdiği bir kaç saniyelik moladan sonra. örtüyü çektim yüzünü görebilmek için.. örtüyü çekerken saçları yüzüne düşmüştü. o kestirmeye kıyamadığım öpmelere koklamalara kıyamadığım saçları yüzüne düşmüştü. melek yüzüne. kapalıydı gözleri. o gözler bana bir saniye diye bakabilsin diye neler verebilirdim allah biliyor. bir saniye için sadece... parmağımla tutup o saçları kulağının arkasına attım. dokunmalara bakmalara kıyamadığım yüzü beyazlaşmıştı. yüzünde bir gülümseme vardı sanki. belki de bana öyle geldi bilmiyorum. göz yaşlarım damlıyordu yüzüne.
seni seviyorum. dedim.. alnından öptüm. okşadım yüzünü.
bekle beni.. geleceğim yanına...
hadi dedi bir ses. hadi oğlum, gidelim.
örtmeden yüzünü. tekrar eğildim kulağına. şimdi gidiyorum diye kızma bana. bekle beni... seni çok seviyorum...
ve örttüm örtüyü...
güncel Önemli Başlıklar