bugün

genelde evliliklerde yaşanan esaret başlatmada önemli bir adımdır. kadınlara uygulanır ekseri. büyütülürken kız çocuklarından esirgenir özgüven, özsaygı gibi değerler bu coğrafyada. evlendiği erkeğin kültürüne, özgüvenine, değerlerine bağlı olaraktan evlendiği yaşa dek yalpalayarak yürüyen sarhoş gibi duran özgüveni, eşinin yok etme çabasıdır evliliklerde yapılan. yani güçsüz erkek güçlü kadın istemez tebaasında. bu nedenle kendi başına birşey başaramayacağına inandırmalı ki ölene dek boğaz tokluğuna bir hizmetçi edinsin kendisine koca denen sahip. ve bunu sevgi adına yapmalı ki janjanlı bir kılıfla asıl gerçeği örtebilsin sevgili kocamız.
kadının yaşama karşı dengesini kaybetmeye yüz tuttuğu zamanlar peydâ olur. an o ki; tek başına hiçbir iş yapamamak, tek birey olmamaktır artık. amaç kadını bastırmak, söz sahibi yapmamaktan başka bi şey değildir. başarılı da olunur, seven kör olurmuş... buna mukabil göremez onu sindirme çabalarını hatta üstüne kocasının ona tam tersi davrandığını düşünür.
tek çare var; sevmekle teslim olmanın farkını bulabilmek...
onun saçlarını koklamak, gözlerinin içine bakmak, ellerini tutmak için deli olur insan. yıllar boyunca zihninde çizdiği kadının o olduğunu, onsuz yaşayamayacağını düşünür. aşkı için savaşır ama karşısındaki bir türlü aynı şeyleri hissetmez. gider, çok uzaklara gider. geri dönmez.
sevgi adına özgüven yok etmek, aşkı kalbe almak uğruna gösterilen çabaların boşa gitmesinin yorgunluk ve hayalkırıklığının sonucudur.
sevgi bala karıştırılmış bir zehirdir. önceleri sadece balın tadını alırsın. fakat sonraları o zehir özgüveninden başlayarak herşeyi yok etmeye başlar. bu yüzden o sevgi bitince geriye hiçbirşey kalmaz.