bugün

Bu kişi cidden çok kötü durumdadır. kendisine saçı çok yakıştırmasından tutun da uyurken saçın gözlerini kaptmasına kadar saçıyla ciddi bir ilişkisi vardır. ama kötü günler yakındadır. eğer ilköğretim veya lise de okuyorsa müdür yardımcıları girer ilk önce devreye. daha sonra anne ve komşular bastırır. saçı kısa arkadaşların onu kıskanmasından dolayı da okulda veya normal hayatta sık sık "kes lan şu saçı adama dön" eleştirileriyle karşılaşır. kötü durumdadır anlayacağınız. en sonunda bu duruma tahammül edemez. ve kısa saçın kendisine yakışabileceği yalanıyla berbere doğru hareket eder.
o anlar çok zordur. hep bir muhalif tarafı vardır düşüncelerin. bazıları bu baskıya dayanamayıp berberi girdiği an vazgeçer ve gerisin geriye koşmaya başlar. bazılarıysa kaderine mahkum ve kısa saçın ona yakışacağı ümidiyle berberden içeri girer. muhakkak saçı kestirilen insanlar vardır o girdiğinde. sırasını beklemeye başlar. işte o an boka battığının ilk göstergesidir. ama pes etmez hep bir ümittir içinde ki.
ve sıra ona gelir. oturduğunda koltuğa ayna da muhteşem saçlarını görür. adama ısrarla "abi hafif kısalt çok kısaltma" gibi tenkinler de bulunur. berber "tamam kardeşim merak etme" dese de piçin önde gidenidir. saç kesme fetişi vardır bu piçte. kısalt demesinden mütevellit makasla başlar kesmeye. hafif kısaltmalardan sonra kurban birazda olsa umutlanır fakat piç berber henüz olaya girmemiştir aslında. saçlar yavaş yavaş gitmeye başlar. kısalt demek o piç için 3 numara demektir. saçı kesilen biçare kardeşimiz herşeyin farkına varmaya başlamıştır. gözleri dolanlar bile vardır bu durumda. koltuktan kalktıktan sonra tipine bir bakar. berbat durumda dır. bir de sivilceleri varsa iyice boka batmaktadır çünkü yüzü kısa saçları nedeniyle kabak gibi meydandadır. bu da yetmezmiş gibi parayıda bayılır. eve giderken yeminler eder bir daha kestirmeyeceğim diye. ilk iş annesine kızmaktır. "al bok gibi oldu saçlarım" ama anne yalan konusunda bir uzmandır "olur mu oğlum öyle şey bak ne kadar yakışıklı olmuşsun" hafiften kendinizi buna inandırmaya başladığınız anda kardeş gelir ve tokadı yapıştırır:

"bu ne lan götüme dönmüşsün"
insanı yaralayan yoldur. adımlar o yolu gitmek istemez. inadına rüzgar eser ve saçlar rüzgarda savrulan yapraklar misali savrulur durur, kendini hatırlatır yapma der. yolun karşısına gecmek için önce sağa sonra sola daha sonra tekrar sağa bakılır kafayı her çevirdiğinde saçların da yanaklarına kirbaç misali vurur yapma der. berbere girersin berber gözleriyle yapma kesme der. koltuğa oturursun artık her şey için çok geçirir. berberde bulunan herkes sana bakar hem de meraklı gözlerle, gülen gözlerle. ve aynalar sana yapma der en son. onu da yendiniz mı gerisi gelir zaten.
(bkz: yeşil yol)
ardından askere olan yolculuğu vardır muhtemelen. yıllarını verdiği saçlarını başka neden kestirsin insan.
elleri cebinde, başı önce eğikti... rüzgarla birlikte saçlarının gözüne gelmesi ilk defa bu kadar duygusal hissettiriyor, derin düşüncelere sevk ediyordu onu. acaba 2 saat sonra hayatı nasıl değişecekti? o kadar çabayla uzattığı saçlar hangi çöplüğün soğuk metaline gidecekti? derken berber'in açıldığında zilin sesi duyulan kapısından içeri girmişti kahramanımız, paltosunun eteği eşikteki tozlara dokunarak...
edit piaff: neyin kafasını yaşıyorum anasını satayım?