bugün

insan denilen varlığın akıl ve duygu edindikten sonra tek anlamlı kavgası, kendisine yönelttiği sorularla olmuş. Yaşam dengesini ve iç huzurunu arama yolunda sürekli cevaplar arıyor insanoğlu. Mesela bakınız Radikal gazetesi, 'Yogayla Yolculuk' adında bir dizi yapmaya başladı. Kendisiyle barışık, ruhunu arıtmış mükemmel insan olabilme yolunda her türlü öğretiye balıklama atlamaktayız. Balık dedim de, eskiden stres atma yöntemleri çok sınırlıydı. Ya balıklara bakardık ya da kedi severdik. Yastıklara yumruk atmak ve yalınayak otlarda dolaşmak gibi daha ilkel öğretiler de vardı. iş hayatında, sokakta ve insan ilişkilerinde gerilim arttıkça kediler de yetmez oldu. Kendi elektriğimizi onlara geçirip kedileri de gergin birer trafoya dönüştürdük. Arınma ve durulma ihtiyacı arttıkça yeni meditasyon yolları girdi hayatımıza... Yoga, reiki, ayurveda, feng shui, japa sadhana tekniklerinden en az birini yapmayana öküz gözüyle bakılıyor artık. Kaldı ki öküzlerin bile trene bakmak gibi bir meditasyon uygulaması olduğu herkesçe biliniyor. Demek ki neymiş, bundan kaçış yok. Bu devirde önce güzellikle, olmadı döve döve ruhunu arıtıyorlar insanın. Mesela ben, sözünü ettiğim Radikal yazı dizisinden, vücuttaki çakraların yerini yeni öğrendim. Bu yedi adet çakradan bazıları biçimsiz yerlerde ve açılmasına RTÜK izin vermez ama en azından belden yukarıda bulunan çakraları açmak için artık gayret göstermeye karar verdim. Bilmemek ayıp değil ama bir yerden sonra başlamak ve üçüncü gözü açmak gerekiyor.
Çok normal, hiç kimse dingin, huzurlu ve çakrası açık doğmuyor. insanın bir cehalet çağı ve aymazlık dönemi oluyor. Örneğin ben bu dönemimde küçük bir suç işlemiştim ve adaletten kaçıyordum. Tek çarem yabancı bir ülkeye iltica etmekti ve gittim bir Çin lokantasından sığınma talep ettim. Salaklık ya da cahillik, ama bu olay bana ders oldu. Polisler lokantaya girip beni alınca, Çin lokantasının Çin konsolosluğu yerini tutmadığını öğrenmiş oldum. Hayata dair kazanımlar yaşadıkça birikiyor. Yine ben bu dönemimde terbiyesiz bir insandım ve topluma açık bir yerde oturmuş, ilerdeki genç bayanı adeta gözlerimle soyuyordum. Bayan yaptığım densizliği anladı ve birden eğilince ben onun arkasındaki iri yarı adamı adeta gözlerimle soymaya başladım. Sonuçta kötü bir dayak yedim ama olgun ve arınmış bir insan olabilme yolunda bir adım daha atmıştım.
Nereye varmak istiyorum? Aslında o mükemmel insana ulaşma yolunda en büyük öğreti hayatın kendisidir. Hatta bir hayat yetmezse, reenkarnasyona ve tekrar yaşamda eski deneyimleri birer dantel gibi işleyerek gitgide daha iyi ve mutlu olacağımıza inananlar var. Bunların hiçbirisine burun kıvırmamak lazım. Gerçek öğreti ve en büyük hoca hayattır dedik ama meditasyon yöntemlerinin de bize yardımcı olduğunu unutmamalıyız. Hayat insana kendiliğinden açık ikinci el temiz çakra sunmuyor, çabalamak gerek. Yeter ki gittiğimiz yoga seansında yoginin bizi sonsuz huzurla uyutup cüzdanları toplayıp kaçmasına meydan vermeyelim. Dürüst yogileri tenzih ediyoruz elbette, ama hayatın aynı zamanda acılarla da olgunlaştırdığını unutmayalım.
Gününüz aydın, çakralarınız açık olsun...

can barslan