bugün

yaklaşık bi sene evvel aşık olduğum biri vardı, ondan sonra hiçbir hatunkişiyle düşünmedim. yalnızım.
bu başlığın ilk sayfasında yer kapmak için saat on iki olduğu gibi üşüşmekten, artık itiraf edecek bir şey, ya da yazacak ilginç bir şey kalmıyor sanırım. kendimden de biliyorum, yalan söylemiyim. okunmak için yazıyoruz ya hani. bu da bir çeşit itiraf oldu
bugün okulda kan veren o lacivert montlu beybi suratlı çocuğa/kıza aşık oldum. senin kanını emerim eheheh.
(bkz: şaka maka bayan milletvekilinin dayak yemesi)
Keske benimde sevgilim olsa.
ceplerime dolan kırıntıları döküyorum. bir yere topluyorum. ehliyet kartımı kullanıyorum bunu yaparken. şimdi değil, önceden yapmıştım. ceplerimde bibok kalmadı. şimdi ince demirden yağını sıyırıp kazıyorum. kart yetmeyince yağ bıçağı aldım. az bişey çıktı. uyumam gerek.

burada, sözlükte, sözlüklerde yazmakla, nick kullanarak, bir şeyler yazarak toplumun bir alt benliğini oluşturduğumuzu düşünüyorum. herkesin bildiği bir şey olmasına gerek yok, subculture olarak da, en azından gençler arasında yaygın bir dergi gibi aslında internet, özellikle de sözlükler. kendi alter egolarımız buraya dökülüyor. toplumun genel yargıları da, süper ego da, bir düşünce biçimi olarak burada karşılık buluyor biraz. uçlaşmalara da gerek duyuyoruz. maskelerin arkasından yazmak çok kolay. okuyup yazmakla yapılabilecek ne varsa, ancak burada olabilir belki de. akademiyle bilimle uğraşanı geç, öğrencilerin ne dediği önemli biraz da.
Soba borusunun üzerine takılan tel ve astığımız elbiseler korurken gürül gürül yanan sobanın sesini ve üzerindeki kestaneleri, güğümün içinde banyo için ısıtılan suyu, kenardaki çay demliğini ve bir çok şeyi özledim.

En çok da çocukluğumu özledim...

Saygılar sunuyorum azizim...
Sevmekle sevmemek arasında kaldığım birine hala deliler gibi aşığım. Gelse geri kadınım olsa dimdik dünyalar gelse üstüme yine umurumda olmaz...
aslında vazgeçecektim ama, kafa izni aldıktan sonra yazarlığımın onaylandığını görünce bir giriş yapmak istedim. baktım, girdi. kafa izni filan da iptal olmuş oldu. dedim, yaz gitsin.
Önümüzdeki ilk dakika içinde ölecek insanlardan biri olmak istiyorum. Öyle nefret ettim herşeyden sozluk. Bildiğin gibi değil ya.
Çok sıkılıyorum hiç bir şeyden tat almıyorum, bulunduğum şehirde çok yalnızım ve nefret ediyorum, gelip burada saçmalıyorum.

Aha şu eleman bile benden mutlu amk.

görsel
eskiden günlük yazmaya zorladı ilkokul hocam. lan ben de yazdım. edebi yan yok zoraki bi durum, yattım kalktım kahvaltı yaptım okula gittim geldim akşam yemek yedim yeniden yattım diye yazdım.
ahanda gerçek oldu işte hayatım aynısı.
Bugün kendimi yorgun hissettiğimden erken yatayım dedim ama baya erken. Saat yedide yattım sonrasında uyandım falan dedim heralde aman sabahlar oldu. Bir de ne göreyim saat daha sadece sekiz buçuk olmuştu.işte o saatten bu saate ben nasıl sabah edeceğim diye düşünüyorum.
Şu an tıp fakültesinde okumuyorsam sebebi ilkokul 8. Sınıfta aşık olduğum, dershaneki matematik hocamdır. Onun yüzünden saçma sapan dershaneye gidip fen lisesini kaçırdım. Fen lisesini kazansaydım şimdi kesin doktordum, ah ulan.

Bir entry yi tiye almak için yazdım bu itirafı ama doğruluk payı yok değil. *
Yıllardır kazık yemekle gecince ömür.
Ne insanlar bana dost ne de ben onlara düsman oldum.
Hayatı hayat yapan nedir?
yaşadığın sevincler mi, yediğin kazıklar mı?
Varsın gitmesin yolunda çoğu sey sonunda aynı toprakta yatmayacak miyiz?

Yasadigim onca travmalardan sonra hayatimi hikmet ve felsefeye adadim.
Yarasının kabuğunu kendi tırnaklarıyla söküp atan biri, kendi elleriyle göğüs kafesinden içeri aldığı birini yine kendi elleriyle çıkarıp atmayı bilir. biraz kan kaybı her zaman olur, acısız iyileşme görülmemiştir hiçbir zaman.
bana evet deseydin ülkenin bu haline rağmen yine de mutlu olabilirdik.
Son model lüks arabayı paraya kıyıp alan, akabinde Lpg taktıran, gazın litresi sırf birkaç kuruş daha ucuz diye onlarca kilometre yol gidip gaz dolduran bir kuzene, "Cimrilik aslında kendinden yemektir" lafını doğrularcasına; emanet aldığı bu arabayı sarhoş halde kazada mahveden ve kaskoyu yakan diğer bir kuzene sahibim. Kısacası gururluyum, mutluyum ve renkliyim...
Birini sevip ayrıldıktan sonra başkasını bi daha nasıl sevebilirim ki düşüncesi çok ağır değil mi ya? Yoksa bi tek ben mi bu kadar etkileniyorum. Niye etrafındaki hiçbir Kız ilgimi çekmiyor mesela. Gerçekten ne kadar güzel olursa olsun bi kızla bişi yaşayamam gibi geliyor Hani. Kimse hoşuma gitmiyor ondan Başka. Bilemiyorum geçer tabi ama içten içe de geçmesin istiyorum anasını satayım.
Batarya patlaması başlığını okuduktan sonra telefonu şarjdan çektim.

Evet inceden tırstım amk.*
Dışarı çıkıp sikerim belanı yavşak diye bağırmak istiyorum evet dengesiz biriyim.
bilgi içerikli entriler yüzünden eleştiri yağmuruna tutuluyorum amk sığırları tarafından.
uzun zaman buralarda olmadıktan sonra geri yazmaya geldiğim için "hangi rüzgar attı seni buraya" dediğinizi tabi ki duymuyorum. Ortalarda olmayışım kimsenin umrunda değildi. Hayatta aldığım en büyük ders; "herkesin bir alternatifi vardır ve hayat her zaman devam eder. benimle veya bensiz." Bunu araba çarpan teyzeye ilk yardım yapacakken gözümün önünde öldüğü gün olaydan sonra yemek yemek için restoranta gittiğimde anladım. 200 metre geride ölen bir insan hiç kimsenin neşesini bozamazdı. benimkinide sadece bir süre bozabildi. Sadede gelelim. bir ilişkim vardı ve terkedildim. Bu sonucu bekliyordum ve ben sebep oldum belkide. Ben ona "karlı bir ormanda nefes almanın bahtiyarlığına benzer seni sevmek" derdim. Ama artık mevsim değişti, bahar geldi, karlar eridi. Ben nazım hikmet değilim. aynı etkiyi yaratamadım belliki. Neyse(Bu kelime buraya çok yakıştı) Bekliyorum bir umut; bahçemde bahar çiçeklerinin yeşermesini.
Ve bir gün her şey bitti.
O kadar basit,o kadar kati bir şekilde bitti ki ilk anda işin azametini anlamak benim için mümkün olmadı.
Yalnız biraz şaşırdım, bir hayli üzüldüm;
Fakat bu hadisenin hayatım üzerinde bu kadar büyük, bu kadar değişmez bir tesiri olacağını asla düşünmedim.
183 ü aramamı ister misiniz? Tavsiyemdir.