her fırsatta gerek eylemleri gerekse söylemleriyle kendini belli eden durum. daha yeni şehit cenazesine katılacağına gitmiş kendi akıl hocalarından birisinin cenazesini kaldırıyor.
onun için önemli olan kendi ordusudur.

(bkz: polis)

adamları askerlikten bile muaf tuttu daha ne. polis rte nin götünü yalamasında benim kini mi yalasın. sonra diyorlar ki bu vatana bir oğlum daha var o bile feda olsun. yazık yazık bir sürü şerefsiz tırnağını bile bağışlamazken sen iknci çocuğunu bile feda etme hakkını nereden buluyorsun.

edit: kullanıcı adını gören basıyor eksiyi arkadaşım okuyun bi ondan sonra ne istiyorsanız onu yapın lan.
(bkz: tskdaki perinçek yapılanması)
solcular (ssö, kürkçü,..) kadar değildir.
türk ordusu "rte"'ye bağlı bir kurumdur. allahım nereye düştük böyle ya?
Keşke ama nerde. Keşke bedelliyi getirse. Keşke profesyonel askerliği getirse.
konuya ilişkin olarak;

Daha önce de pek çok kez yazdım: "Başbakan Erdoğan, açılım sürecini bu haliyle kucağında buldu ve toparlamak durumunda kaldı" diye...
Açılım sürecinin patenti Erdoğan a ait değil.
Çarkı pazarlıklar üzerine kurarsanız, bu, pazarlığın içine hiç hesapta olmayan aktörler, farklı farklı hesapları sokar.
Bugün olan budur.
Silah gücü, para gücü, insan gücü yüksek olan taraf PKK ymış gibi, barış peşinde koşan, anlaşmanın zayıf tarafına Türkiye oturtuldu.
Oysa bu süreçte barış isteyen taraf PKK olmalıydı.
PKK, barış isteyen hatta barış için yalvaran, diz çöken taraf pozisyonuna gerilemedikçe Hükümetin masaya oturması büyük hata olurdu.
Maalesef "açılımcılar" bu hatayı yaptırdılar.
PKK gerçek anlamda bir savaş görmedi.
PKK, karşısında gerçek anlamda savaşan bir devlet bulmadı hiç.
Eli kolu cunta yapılanmalarıyla bağlanmış, militarizmin elinde esir olmuş, zayıf yönetimlerin düşük yoğunluklu çatışmalarından ibaret PKK yla mücadele süreci.
Dünyanın hiçbir yerinde artık ilkel dağda gerilla modeli yok.
Günümüz teknolojisi ve tahrip gücü bu tip örgütleri sinek gibi ezecek noktaya geldi.
DÜNYADA TEK PKK KALDI
Modern dünyada bir tek PKK kaldı bu tip örgütlerden.
Sebebi de gerçek anlamda ve çağın gereklerine uygun savaş biçiminin uygulanmaması.
Şimdi, "Olayı masada çözeriz, BDP yi bağlarız, Öcalan la görüşürüz, dağdan inişi sağlarız" gibi söylemlerin geçerliliğini tamamen yitirdiği görülmüştür.
Kürtlerin hakları tek parti tarafından despotça ve zalimce ellerinden alındı.
Hiçbir sebep yokken önce Kürtleri ayaklandıracak sebepler üretildi, sonra da bu haklar faşist yöntemlerle uzun yıllar ellerinden alınarak ayrılıkçı teröre zemin hazırlandı.
Şimdi üç dönemdir iktidarda bulunan ve oylarını sürekli artıran bir parti var.
AK Parti, defalarca BDP yi işin içine katmadan Kürtlerin ellerinden alınmış haklarını verdi.
Kürtçe kurslara izin verilmesi, Kürtçe TV, OHAL in kaldırılması vs...
Geriye birkaç sorun kaldı.
Bunları da AK Parti, BDP ve işbirlikçilerine ihtiyaç duymadan yapar.
Bu konuda yüzde 50 oy almış AK Parti nin kimseye ihtiyacı yok.
Bunlar yapılmalı, bu süreç kendi halinde yürümeli.
Ama PKK yla mücadele süreci tamamen ayrı biçimde "devletin gücü" gösterilerek sürdürülmeli.
Bir devlet için en büyük hata güçlü görünümünü kaybetmektir.
Güneydoğu da var olan devletin örgütle baş edemediği algısı büyük tehlike. insanların kepenk kapatmasından özgürce oy kullanamamasına kadar bütün ürkek olayların altında bu algı var.
Polis bölgesinde sorun yok.
KCK operasyonlarıyla örgüte para ve insan gücü akışı tarihte görülmemiş biçimde darbe yedi.
Bunun semeresi olarak da dağda mühimmat ve yiyecek sıkıntıları başladı. Örgütten kaçışlar hız kazandı.
Dün 14 kişi gelip teslim oldu. Tantanalı açılım sürecinde dağdan inme şovundan daha verimli bir sonuç bu.
Evet polis bölgesinde PKK nın KCK kanadına göz açtırılmıyor ve devlet devletliğini ispatlıyor.
Ama kırsalda sorun olunca, algıyı kırmak için bu konuda yetersiz hale geliniyor.
Bahar başlayalı aylar oldu.
Milyon dolarların dağa taşa patlatıldığı hava operasyonlarının dışında adam gibi bir operasyon yapılmadı.
Günlerdir patır patır Mehmetçikler tek tek şehit olurken Karargah, YAŞ ta Ergenekoncuları, Balyozcuları kurtaracak formüller üretmekle meşgul. Cuntacıların üzerine titrenilen kadar şu Mehmetçikler için titrenilse... Karargahtan çıkıp bölgeye gitmek için 13 askerin birden şehit verilmesi beklenmese...
Türk halkının vergileriyle hiçbir kısıtlamaya gidilmeden TSK ya oluk oluk para akıtılıyor.
TSK, PKK nın üzerine kara bulut gibi çökecek yeteneğe sahip.
Bunu yapmıyorsa...
Bir düşünmek lazım!
Bu sorunun çözümünde de taşın altına elini tek başına sokması gereken kişi yine Başbakan Erdoğan.
Komutanı görevden almak dahil en sert tedbirleri almalı.
Dünyanın karşısında dimdik duran Erdoğan, açılımcıların hikayelerini bir tarafa bırakıp PKK nın karşısında dağ gibi durmalı.
PKK ya karşı kendisi gibi dimdik durabilecek askeri kadroların önü bu YAŞ ta radikal kararlarla açılmalı.
Erdoğan PKK ya gerçek savaş neymiş göstermeli.
Örgüt silahtan asla vazgeçmez.
Bunu da açılımcılar kafasına sokmalı.

(bkz: yener dönmez)
emri altında olan bir kuruma kimse karşı olmaz. çünkü o emri altındadır. onun emirlerini yerine getirme yükümlülüğü vardır. şayet bir karşıtlık varsa, bu askeriyenin rte'ye olan karşıtlığından, daha doğrusu askeriyenin üst kesimindeki bi kaç haddini bilmezin karşıtlığından kaynaklanır.