bugün

ilgi açlığı çok olan insanların yaşaması muhtemel olay.
Evden dışarı adımımı atmadığım günlerdi. The Wire'ı yeni bitirmiştim. Breaking Bad'le birlikte izlediğim en iyi dizi olduğuna karar verdim. Sırada Dekalog vardı. Türkiye'de çok ama çok az bilinen, Stanley kubrick'in bile övgüyle bahsettiği bu eseri nasıl kaçırabilirdim ki? Bir yandan da Soma adlı bilgisayar oyununu oynuyor, dostoyevski'nin yeraltından notlar kitabını 3. kere okuyordum. Günlerim evde sanat eserleriyle vakit geçirmekle, internetten araştırmalar yapmakla, bilgi edinmekle, okumakla, izlemekle geçiyordu. Çok düşünüyordum. Düşünmediğim bir an bile yoktu.

Okb, anksiyete ve depresyon hastalığım yeni nüksetmişti. 1 yıl olmuştu. Bu teşhisleri poliklinikte bir uzman doktor koymuştu. ilaç kullanmıyordum çünkü ilaçların beynime zarar vereceğini düşünüyordum. Kreatifliğimi öldüreceğini... Babam, neden hiç dışarıya çıkmadığımı sorduğunda, ona iyi hissetmediğimi söyledim. Sana bir sürprizim var diyerek beni aldı bir yere götürmeye başladı. Gideceğimiz yerin sonunda psikolog olduğunu, ancak oraya gittikten sonra gördüm. Babama istemediğimi söyledim ancak kararlıydı, beni psikologla görüştürecekti. Yaklaşık 1 hafta psikolog araştırmış, en iyisini seçmiş.

Sıram geldi, içeri girdim, oturdum. ilk odaklandığım, psikoloğun yüzü oldu. Genelde herkesin yüzüne odaklanırım ilk önce. Kimsenin bedenini süzmek gibi bir saygısızlık yapmam. Dost başa, düşman ayağa bakar demiş atalarımız. Bu atasözüne son derece katılıyorum. Psikolog, 20li yaşların ortasında olduğunu tahmin ettiğim genç bir kızdı. Biraz sohbet ettik, onu tartmaya çalıştım. Acaba benimle gerçekten ilgilenecek bir psikolog muydu yoksa sadece parasının peşinde olan sıradan bir meslek sahibi mi? Onun da beni tartmaya çalıştığını hissettim ancak hislerimde emin olamadım.

ilk seansımız bitti, babamla eve gittik. Ancak psikolog garip bir şekilde hoşuma gitti. Sorularıyla, cevaplarıyla, ortalamanın üzerinde bir psikolog olduğunu belli ediyordu. Garip bir mutluluk duydum. Beni anlayabilecek miydi? Beni gerçekten, içten bir şekilde dinleyecek miydi? Dekalog'u izlemeye devam ettim...

ikinci seans için bilerek geç gittim. Bu, benim psikoloğu tartma şeklimdi. Bakalım ne tepki verecekti? Girdim içeriye, oturdum. "Geç kaldım ancak süreyi uzatabiliriz umarım" dedim. Psikolog "seve seve" deyip kabul etti. Şaşırdım. Genelde psikologlar bunun onların sorunu olmadığını söylerler ve süreyi ücretsiz uzatmayı reddederler. Konuşmaya başladık. Seansın sonlarına doğru, adı Elif olan bu psikoloğun zeki ve meslektaşlarından farklı olduğunu iyice anladım. Zeki insanlar bu denli azken zeki bir psikoloğa denk gelmek güzel bir şeydi. Bir süre sohbet de ettik. Hayallerimden, bakış açılarımdan konuştuk. Ve uzun süredir böyle kaliteli bir sohbet gerçekleştirmediği fark ettim. Seans bitti, somurtarak geldiğim bu yerden gülerek çıktım. Eve gidip babama böyle bir psikolog bulduğu için teşekkür ettim.

Bir kaç seans daha gerçekleştirdik. Her şey çok güzeldi. Her şeyden konuşuyorduk. Zeki olduğuna iyice ikna oldum. Ve son derece entelektüel de bir insandı. Fakat bir gariplik vardı. Artık seans günlerinin gelmesini iple çekiyordum. Sürekli psikologla konuşmak istiyordum. Onu görünce mutlu oluyordum. Kalbim güm güm atıyordu. Aşık mı olmuştum yoksa? Bir kaç gün bunu düşündüm ve buldum. Aşık olmuştum. 28 yaşındayım ve ilk defa aşık oluyorum. Mükemmel bir histi ancak kötü tarafı bunun asla karşılık bulmayacağıydı. Bu arada WhatsApp üzerinden de sohbet ediyorduk arada. Sabah erken saatlerde ve gece geç saatlerde rahatsız etmiyordum.

Tüm bu süre zarfında 26 yaşında olduğunu, bekar olduğunu, sevgilisinin olmadığını, aynı şehirde bana uzak bir mesafede oturduğunu öğrendim. Beni arkadaşı gibi görüyordu aynı zamanda. Tek başına yaşıyordu. Ailesi uzaktaymış. Ona bir hediye aldım, bir kolye. Hediyemi çok beğendi ancak kabul edemeyeceğini söyledi. Çok ısrar ettim. Sonunda kabul etti. Ona aşıktım ve bunu belli etmemeye çalışıyordum. Bir insan ne kadar zeki olursa olsun benim niyetimi asla öğrenemez. Bu konuda büyük bir yeteneğe sahibim.

Her geçen gün daha da aşık oldum ve imkansız bir aşk olduğu için acı çekmeye başladım. Karşılığı yoktu. Bu yüzden Elif'le son seansımı gerçekleştirip bir daha görüşmedim. Babam kızmasın diye başka bir psikolog buldum. Bu arada Dekalog'u izledim, Soma'yı oynadım ve Yeraltından Notlar'ı 3. kere okudum.

Yeni psikoloğum son derece sıradan, ortalama bir insandı. Para için yapıyordu bu işi. Katlanamıyordım. Her seansın ortasında çekip gitmek istiyordum ama katlanıyordum. Sonunda dayanamayıp bıraktım. Son seansım oldu, otobüse bindim. Eve giderken birde ne göreyim, Elif oturmuş kitap okuyor. Yanına oturdum. Hemen tanıdı beni. Beni görünce yüzü parladı. Nasıl olduğunu sordum, her şey iyiymiş, bir sorun yokmuş. Ben de başka bir psikologla görüştüğümü söyledim. Onu neden bıraktığımı sordu sesi hüzün dolu. "Sadece sıkıldım" diyebildim. "Peki" diyebildi.

Ve onu son görüşüm oldu.