başkasının travmasının farkına varıp kendisindeki travmayı fark etmemek aslında yine bir travmadır.

bir insanın bi sorunu varsa ve o sorunu çözebilecek kapasiteye sahip değilse sorunu kendisini aşmış demektir. o halde sorun kaynağının etrafını sarıp sarmalamıştır ve kaynak sorunun içinde boğulup gider. yok sorunu çözecek güce sahipse ve bu gücüne rağmen çözemiyorsa o zaman hastalıklıdır.

bu durumda,

soru 1
acaba türkiye'nin başına bela olmuş bu sorun artık türkiyeyi aşan bir sorun mudur?

soru 2
eğer aşan değil diyorsanız o halde sorunu çözme kudretine sahip olması şıkkı devreye girer bu şıkkın içinde her yöntem düşünülebilir. o halde neden çözemiyor?

soru 3
travma nedir? travma henüz 10 yaşında olan kardeşinin askerlik günü gelecek diye korkan abinin, ablanın beynindeki düşüncedir. oğlunun görev yeri doğuya çıkınca her akşam kalkıp dua eden annenin, babanın beynindedir. öğretmen atamasında şırnak'ı, hakkari'yi, batman'ı tercihte en son soraya atmaktır ve puanı yetmeyince zorunlu olarak gidince en ücra köşeye gidip gitmemek arasında tereddütte kalmaktır. ama yine de gitmektir. çünkü beriki taraftada açlık var, sefalet var. travma belkide ısrarcı olunsa 1000 yıl sürecek bir kavganın ateşini bilinçsizce fitillemektir. zira bu yöntemle ne türkler kürtleri bitirir ne de kürtler türkleri ama hem türklerin hem de kürtlerin birbirilerini 300 yıl veyahut 500 yıl öldürme potansiyeli var.

şimdi tekrar başa dönelim, devletin istediği vatandaş modeli tam olarak nedir? sorunumuzda burdan kaynaklanıyor vatandaş kırmızıyı seviyor ama devlet mavide ısrarcı bunu sadece kürtler için düşünmemek gerekir. muhafazakar, milliyetçi, solcu veya farklı bir görüş ne olursa olsun devlet birilerini kalıba sokmak istiyor ama kalıba sığmıyor bazıları bu da sorun oluyor. sonuda gayet anlaşılır bir şekilde husumete varıyor kan akıyor birileri ölüyor ve kalanlar travmaya uğruyor.

çünkü gidenlerin arkada bıraktığı bir taraftar grubu var. kızssakta, bağırsakta, çağırsakta veyahut küfr etsek veya başımızı duvarlara vuralım bu kural değişmiyor senin gözünde leş olanın bir başka gözde anlamı kavga neferidir, özgürlük savaşçısıdır, diriliş sembolüdür. işte o grup bir süre sonra büyür kendi başına kümelenir ayrı bir dünya ister ayrı bir yaşam vs. vs.

artık ortada nur topu gibi bir sorun vardır. o insanların bu topluma entegre edilmesi mi? yoksa top yekün savaş mı? her iki seçenekte taraflar için olasıdır. ama toplumum belleğinde artık hiç bir şey eskisi gibi değildir. belleki bölünmüş ortak hafıza tecavüze uğramış beyin loblarına kan sızmış ve kalpler artık ayrı atıyordur.

endişe mahal yok. iş işten geçmiş ve bir grup insan artık bu topluma entegre edilmeyecek kadar uzak duygularla yaşıyordur. beriki tarafta da o insanların bu topluma entegre edilmesine karşı olan bir grup kendi haklı dünyasında kendi doğrusunu savunmaktadır.

bunun adıda toplumsal travmadır. anlayacağınız travmaya uğramayan kimse yok.