bugün

kedilerle olan pamuk ipliği gibi bağımdan olacak, her şey beni buluyor.

dar bir sokağın birbirine bakan apartmanlarından birinde, üçüncü katta yaşıyorum. karşıda ilginç insanlar var. bir pencerede atletli kırolar, başka bir pencerede yatağına yüzüstü yatıp ayağını sürekli sallayarak konuşmasından sevgilisiyle cepten konuştuğunu anladığım bir lise ergeni, başka bir pencerede ise türk filmlerinden çıkmışçasına duran ve cast ajanslarında figüranlık yaptığını öğrendiğim bir arapbacı var. (bizi dikizlemesi de ayrı mesele)

bir gece acayip kedi sesleriyle irkilip balkona çıktığımda o adamı gördüm. ev kedisini pencereden aşağı sarkıtıyordu. büyük ihtmal dişi, tüyleri çok güzel bir kediydi. aşağıdaki mahallemizin kedi çetesi, bir güruh halinde cırlıyordu. hayvanlar resmen aşağıda azıyordu bu 3. kattaki kraliçe kedi için. sonra adam büyük bir zevkle sırıtarak içeri çekti kediyi. aşağıdakiler o tahrik durumuyla ne yaptılar bilmiyorum.

erkek erkeğe falan sanırım kedilerde de pek hoş olmaz.

bu durumu daha sonra da sık sık yaşadım.

bir gece kedi sahibinden önce küfürler yağdı geceye. acaba bu kedi fetişine mi bir saldırı oldu diye düşünürken aşağıda karşı binanın dibine işeyen, bir yandan ana avrat küfreden birini gördüm. işeyip bitirince yerdeki döner bıçağını alıp anasını küfürde becerdiği kişiyi bulmaya gitti. sonra kediler çıktı piyasaya seranat için, sonra kedi sarkıtan adam, sonra kedi, sonra yine azmalar hiç birşey olmamış gibi...

bir kara kedinin gölgesi gibi izledim olanı biteni. sahi, ben zaten kara kedinin gölgesiyim.
(bkz: michael jackson)