bugün

bugün buhranlı bir günümdeyim nedenini bilmiyorum, az uyudum belki ondan. belkide misafirler geldiği içindir, bilmem?

insan neden misafirlerin yanında her şey yolunda imajı çizmek zorunda? insanlar neden kendileriyle bu kadar yabancı? herkesin sorunları olduğunu bilmemize karşın sosyal ortamlarda mutlu gözükmeye çalışmak hangi ilizyonistin buluşu? ilk kim mutsuz olmanın kaybetmek olduğunu düşündü?

kah geziyorum sokaklarda kah evde oturuyorum, yılbaşı için süslenen cafcaflı dükkanlar, televizyonda rengarenk reklamlarda gülümseyen insanlar, her şeyin yolunda gittiğini bize kanıtlamaya çalışan misafir.

bunları gördükçe kendi içinde ki ücra, izbe, karanlık bölgelere daha da yabancı kalıyor insan. modern dünya bize ''herkes mutlu sen de mutlu olmalısın, bir sorunun mu var? alışverişe çık boşver'' diyor. reklamları basite indirgemek gerekirse '' çok mu sıkılıyorsun? iç bir gazoz mutlu ol'' diyor. ''eğlen, dans et'' diyor. halbuki insan için kabullenilmiş bir yalnızlık ve mutsuzlukta gereklidir bazen. dışarıda ki renkli dünyaya benzemediği için kendi benliğine küsen insanların sayısı hiçte az değil günümüzde...

***

plastikten eğlence, yılbaşı yaklaşıyor ve o yaklaştıkça ben bünyemde pazar günü ekmek almaya giden kadın yalnızlığı hissediyorum.
giriş katta oturmasına karşın kimsenin selam dahi vermediği, polis emeklisi kocasını seneler önce kaybetmiş apartman teyzesinin yalnızlığı ile yarışır.
yürek burkan yalnızlıktır. Çocuğu gitmiyor demek ki evli değil. Evli değilse hayat daha da zordur zaten o kadın için. tek başına bir pazar sabahı ekmek almaya gidiyorsa o işte büyük yalnızlık vardır. Aileyle bol gülmeceli rahat bir kahvaltı yapmak varken.