bugün

özlemekten yorulmak ama özlenene ulaşamamak... yokluğunun en çok can yaktığı an.
caresizligin son safhasidir. bi' saniyeligine de olsa "o" yine varligini ruhunun dibinde hissettirsin diye hayatini feda edebilecegini dusundugun noktadir. sonra surekli rekorunu egale eder, doruk noktani da asarsin. meger daha cok da ozleyebiliyormussun, anlarsin.
(bkz: asri gurbet)
bulvar gazatesi manşeti örneklerinden;

(bkz: resimler ikinci sayfada)
kavuşulamamışsa bir sonraki aşaması özlemeyi unutmak olacak olan seviyedir.

önceleri özlersin tarihler yakın gelir, kendi yağında kavrulmaya çalışırken tatlı bir düştür özlem. bir yandan, ohooo dersin ne kadar olmuş olum bu duyguyu yaşmayalı özlem duymakta güzelmiş arada bir.
sonra birkaç doyumsuz kavuşma yaşarsın. sonra yine ayrılık, yine özlem sıkmaya başlar artık mesafeler. telefonda bir hayatı anlatmaya çalışmak zor gelir artık. binbir rengi birkaç kelamla özetlemek, gülümsemeleri ona buna benzeterek anlatmaya çalışmak, gözyaşına dokunamadan seni anlamasını beklemek zor gelir. işte orada bakarsın özlemin doruk noktasına yaklaşmışsın, hayat zehir zıkkım. sonunda öyle çok özlersinki özleye özleye özlemeyi unutursun. hızla yozlaşır duyguların bu vakitten sonra, her boka ağlayan ama bir tek özlemle sarsılmayan bir yüreğin vardır artık.

olmam gerekenlerin hep uzağında
uzak durmam gerekenlerin kucağındayım *
(bkz: isyanlardayim)
(bkz: kapat perdelerini)