bugün

otobüsün perona yaklaşmasını heyecanla bekleyen insandır. herkes; sevgilisine, amcasına, dayısına, eciğine çocuğuna, köpeğine, kuşuna el sallarken onun içindeki heyecan bambaşkadır. ''belki peynirin yanında köy yumurtası da vardır ümidiyle heycanı otobüslerin tekeri gibi döner durur aynı eksende. '' otobüs perona girdiğinde köyünün muhtelif kokuları değer burnuna, sanki ankaradan abisi gelecektir, coşkusu tavana vurur. bu arada otobüs yanaşır, hemen muavini bulup zuladaki peyniri sorar:

-bak hele dayıoğlu, bana peynir gelecaaadi?

+heee gel abi senin emanet öbür tarafta.

-na zaman çıktınız yola?

+ valla abey ayşamınan.

- çabık geldiniz maşallaa.

diye kısa bi diyalog dan sonra bagaj açılır, kocaman peynir çömleğini kucakladıktan sonra muavine ''dayıoğlu goruşürük'' repliği çekilir. bu coşkuyla metroya gidilir, kucaktaki peynir çömleğine tip tip bakan insanlara uyuz olmak adettendir. '' ekip diktiğim nohut istanbulda leplepi olmuş.'' diye eşsiz bir valide aforizmasıyla onlar kaş çatılır falan felan.

sağ salim peynirle eve gelindiğinde şöyle bir durum ortaya çıkar: evde günün halk kahramanı, otogara köy peynirini karşılamaya giden insandır. ''aferin evladım, çocuğa su ver, paran var mı oğlum.'' gibi jestler uçuşur havada.

demek ki neymiş, köy peyniri karşılamak küçümsenecek bir olay değil, ailenin gözünde doktor veya mühendis olmak kadar bayağı iş. geçici de olsa günlük kahramanlık.

(bkz: kariyer de yaparım köy peyniri de karşılarım)