bugün
- anın görüntüsü21
- bik bik'in cinsiyeti16
- icardi190524
- fenerbahçe taraftarı25
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı107
- ruh varsa neden görünmüyor13
- aşık olmadan sevişmek17
- iran cumhurbaşkanının helikopter kazası32
- en çok yaşamak istenilen şehir21
- mühendis erkeklerin genel özellikleri23
- bik bik için diktiğim keten pantolon10
- bik bikinize ne dikersiniz12
- karın gözünün önünde biriyle olursa büyü bozulur13
- ibrahim reisi13
- erkolar kapatılsın15
- galatasaray'ın yaşaması muhtemel facia15
- dokunmaya kıyamadan sevmek19
- fred'in gs orta sahasını kucağa alması14
- nurcuların fetöcü olduğu gerçeği10
- fenerbahçe13
- insanlara olan inancınızı ne zaman kaybettiniz14
- fethullah gülen şu an ne yapıyordur12
- mauro icardi11
- muharrem ince'nin diyanet kapatılsın mı anketi15
- manitayla yapılacaklar16
- avrupanın zenginliğini hırsızlığa borçlu olması20
- tc'yi atatürk değil ingiliz ve yahudiler kurmuştur21
- alex de souza13
- 19 mayıs atatürk ü anma gençlik ve spor bayramı11
- ninja turtles lar nasıl para kazanıyor14
- erkeklerin hep fotoğraf istemesi18
- travestilerin genelde kürt olması16
- karıya kıza doymuş erkek26
- bir erkekten duyulabilecek en güzel söz13
- üstteki yazarın yaşını tahmin etmek20
- çok üzgünüm sözlük9
- kötü gününde sevdiğine mi gidersin seni sevene mi15
- etine dolgun kız9
- risale i nur23
- taktik verin16
- icardi1905 adamdır13
- çocuğunuzu özel okulda okutur musunuz18
- okan buruk10
- mert hakan yandaş30
- 21 maçtır yenilmeyen takımı becermek12
- icardi1905'in silik yemesi9
- kadınlar olarak erkeklerle sevişmiyoruz21
- sık sık aldığınız iltifatlar15
- gulmekicinyaratilmis8
- nervio8
08.11.08 tarihli bir yıldırım türker yazısıdır:
'karaların yeri neresi/bu atlı karıncada;/binmek istiyorum, söyleyin bana/güneyde bir kasabada/beyazlarla karalar/oturamaz yan yana/güneyde trenlerde/zenci vagonu ayrı/otobüste yerimiz en arkada/ama atlı karıncada/yok ki arka sıra/hangi ata bineyim/benim derim kara' diye soruyordu langston hughes, kara bir çocuğun ağzından.
bundan 53 yıl önce bir gün rosa parks adlı siyah bir kadın, otobüste beyazlara yer vermeyi reddetti. o an, sivil direniş tarihinin şanlı bir sayfasını çevirdiğini bilmiyordu elbet. ama artık canına tak etmişti.
rosa parks'ın, insanlığın büyük bir utancına başkaldırışı, tarihi tesadüflere yazdırmayı seven pembe dizi tarihçileri tarafından heyecanlı bir hikayeye dönüştürüldü:
yaşlı bir terzi kadın, o gün çok yorgundu. siniri tepesindeydi. kalkmadı. buradan başladı siyah ayrımcılığına direniş. rosa anlatıyor:
"insanlar sürekli o gün yerimi yorgun olduğum için vermediğimi söylüyorlar, ama bu doğru değil. fiziksel olarak yorgun değildim, ya da genelde bir işgünü sonunda olduğumdan daha yorgun değildim. yaşlı da değildim. bazıları o zamanlar yaşlıymışım gibi bir imge yaratıyor. 42 yaşındaydım. hayır, tek bir yorgunluğum vardı, pes etmekten yorulmuştum."
tarihe 'montgomery otobüsü olayı' olarak geçen bu dönüm noktasında yakılan bir kibrit ayrımcılığa direnenlerin yolunu aydınlatıyor hâlâ.
rosa parks, herhangi bir yaşlı işçi kadın değildi.
yoksul doğmuştu. babası marangoz, annesi öğretmendi. hayatı kendi ırkından, kendi sınıfından gelen milyonlarınki gibi bir engelli koşuydu. çoğu, açlıktan, itilip kakılmaktan, hastalıklardan, suç ve cezadan genç yaşında terk ederdi koşuyu. eşitlik ve demokrasi meşalesini kimselere kaptırmayan ülkesinde her ikisinden de beslenemeyecek durumdaydı. fırsatların eşitliği tok beyazlar içindi. büyükkanesiyle hastalanan annesine bakmak için eğitimini tamamlayamadı . anlatıyor:
"kölelikten 13 yıl sonra 1913'te doğdum. okumama izin veriliyordu, öğretmen olan annem çok küçük yaşta bana okumayı öğretti. ilkokulum küçük bir binaydı ve tüm çocuklar için tek öğretmen vardı. çoğu zaman ailelerin maddi gücü yetmediği takdirde kitap kalem gibi ihtiyaçlarınız karşılanmazdı. ama çocuklar paylaşmayı bilirdi."
1932 yılında raymond parks'la evlendi. hizmetçilik yaptı. eğitimini dışarıdan bitirdi. oy hakkını kazandı. eşiyle birlikte siyasete katıldı. 1943 yılında insan hakları hareketinin etkin bir üyesiydi.
o gün yerini beyazlara vermeyi reddeden rosa'nın yanına otobüsün şoförü geldi. kalkmazsa polis çağırıp kendisini tutuklatacağını söyledi. rosa'nın kılı kıpırdamadı: "istediğinizi yapabilirsiniz." rosa'nın tutuklanması, amerika'nın tarihinde geri dönüşü olmayan bir ayaklanma başlattı.
siyah örgütler bir araya geldi. martin luther king, rosa'nın direnişinin açtığı yolda büyüdü ilk. montgomery otobüs boykotu'nun sorumlusu seçildi. mücadeleye başlamanın tam sırasıydı. rosa, fitili ateşlemişti.
her sabah siyahlar işlerine yürüyerek ya da bisikletle gitmeye başladı. boykot, olağanüstü başarılı olmuştu. otobüs yolcularının yüzde 75'ini oluşturan siyahların otobüs boykotu otorite tarafından terörizmle suçlandı. yılmadılar. otobüs şirketleri zararla başa çıkamaz hale gelip daha fazla direnemediler. 382. günün sonunda otobüslerdaki ırk ayrımcılığı uygulamaları sona erdirilmişti.
dünyanın kapısı olan ve olmayan her yerine gelmişti sıra.
rosa, tutuklandıktan sonra işinden atıldı, montgomery'i terk etmek zorunda bırakıldı. ama yoldaşlarıyla birlikte coşkuyla sürdürdü hak mücadelesini. 1963 yılında martin luther king'in tarihin en ünlü metinlerinden biri olan 'bir rüyam var' konuşmasını yüz binlere dinletmesinin yolunu açan rosa'nın 'hayır' demesiydi.
ömrü boyunca genç siyah çocuklara, kapısını çalan herkese insan hakları mücadelesi eğitimi verdi. defalarca onurlandırıldı. 1990 yılında mandela'yı karşılayacak heyete davet edildi. mandela onu gördüğünde boynuna sarılarak, "hapiste olduğum sürece hep bana destek oldun" diyecekti.
öleli üç yıl oldu. rüyasının gerçekleştiğini göremedi elbet. belki torunları da tam olarak göremeyecek. ama rosa parks, rüyasını dile getirmişti bir kez. o rüyayı paylaşanlar çoğalıyor. bir gün. mutlaka.
'karaların yeri neresi/bu atlı karıncada;/binmek istiyorum, söyleyin bana/güneyde bir kasabada/beyazlarla karalar/oturamaz yan yana/güneyde trenlerde/zenci vagonu ayrı/otobüste yerimiz en arkada/ama atlı karıncada/yok ki arka sıra/hangi ata bineyim/benim derim kara' diye soruyordu langston hughes, kara bir çocuğun ağzından.
bundan 53 yıl önce bir gün rosa parks adlı siyah bir kadın, otobüste beyazlara yer vermeyi reddetti. o an, sivil direniş tarihinin şanlı bir sayfasını çevirdiğini bilmiyordu elbet. ama artık canına tak etmişti.
rosa parks'ın, insanlığın büyük bir utancına başkaldırışı, tarihi tesadüflere yazdırmayı seven pembe dizi tarihçileri tarafından heyecanlı bir hikayeye dönüştürüldü:
yaşlı bir terzi kadın, o gün çok yorgundu. siniri tepesindeydi. kalkmadı. buradan başladı siyah ayrımcılığına direniş. rosa anlatıyor:
"insanlar sürekli o gün yerimi yorgun olduğum için vermediğimi söylüyorlar, ama bu doğru değil. fiziksel olarak yorgun değildim, ya da genelde bir işgünü sonunda olduğumdan daha yorgun değildim. yaşlı da değildim. bazıları o zamanlar yaşlıymışım gibi bir imge yaratıyor. 42 yaşındaydım. hayır, tek bir yorgunluğum vardı, pes etmekten yorulmuştum."
tarihe 'montgomery otobüsü olayı' olarak geçen bu dönüm noktasında yakılan bir kibrit ayrımcılığa direnenlerin yolunu aydınlatıyor hâlâ.
rosa parks, herhangi bir yaşlı işçi kadın değildi.
yoksul doğmuştu. babası marangoz, annesi öğretmendi. hayatı kendi ırkından, kendi sınıfından gelen milyonlarınki gibi bir engelli koşuydu. çoğu, açlıktan, itilip kakılmaktan, hastalıklardan, suç ve cezadan genç yaşında terk ederdi koşuyu. eşitlik ve demokrasi meşalesini kimselere kaptırmayan ülkesinde her ikisinden de beslenemeyecek durumdaydı. fırsatların eşitliği tok beyazlar içindi. büyükkanesiyle hastalanan annesine bakmak için eğitimini tamamlayamadı . anlatıyor:
"kölelikten 13 yıl sonra 1913'te doğdum. okumama izin veriliyordu, öğretmen olan annem çok küçük yaşta bana okumayı öğretti. ilkokulum küçük bir binaydı ve tüm çocuklar için tek öğretmen vardı. çoğu zaman ailelerin maddi gücü yetmediği takdirde kitap kalem gibi ihtiyaçlarınız karşılanmazdı. ama çocuklar paylaşmayı bilirdi."
1932 yılında raymond parks'la evlendi. hizmetçilik yaptı. eğitimini dışarıdan bitirdi. oy hakkını kazandı. eşiyle birlikte siyasete katıldı. 1943 yılında insan hakları hareketinin etkin bir üyesiydi.
o gün yerini beyazlara vermeyi reddeden rosa'nın yanına otobüsün şoförü geldi. kalkmazsa polis çağırıp kendisini tutuklatacağını söyledi. rosa'nın kılı kıpırdamadı: "istediğinizi yapabilirsiniz." rosa'nın tutuklanması, amerika'nın tarihinde geri dönüşü olmayan bir ayaklanma başlattı.
siyah örgütler bir araya geldi. martin luther king, rosa'nın direnişinin açtığı yolda büyüdü ilk. montgomery otobüs boykotu'nun sorumlusu seçildi. mücadeleye başlamanın tam sırasıydı. rosa, fitili ateşlemişti.
her sabah siyahlar işlerine yürüyerek ya da bisikletle gitmeye başladı. boykot, olağanüstü başarılı olmuştu. otobüs yolcularının yüzde 75'ini oluşturan siyahların otobüs boykotu otorite tarafından terörizmle suçlandı. yılmadılar. otobüs şirketleri zararla başa çıkamaz hale gelip daha fazla direnemediler. 382. günün sonunda otobüslerdaki ırk ayrımcılığı uygulamaları sona erdirilmişti.
dünyanın kapısı olan ve olmayan her yerine gelmişti sıra.
rosa, tutuklandıktan sonra işinden atıldı, montgomery'i terk etmek zorunda bırakıldı. ama yoldaşlarıyla birlikte coşkuyla sürdürdü hak mücadelesini. 1963 yılında martin luther king'in tarihin en ünlü metinlerinden biri olan 'bir rüyam var' konuşmasını yüz binlere dinletmesinin yolunu açan rosa'nın 'hayır' demesiydi.
ömrü boyunca genç siyah çocuklara, kapısını çalan herkese insan hakları mücadelesi eğitimi verdi. defalarca onurlandırıldı. 1990 yılında mandela'yı karşılayacak heyete davet edildi. mandela onu gördüğünde boynuna sarılarak, "hapiste olduğum sürece hep bana destek oldun" diyecekti.
öleli üç yıl oldu. rüyasının gerçekleştiğini göremedi elbet. belki torunları da tam olarak göremeyecek. ama rosa parks, rüyasını dile getirmişti bir kez. o rüyayı paylaşanlar çoğalıyor. bir gün. mutlaka.
güncel Önemli Başlıklar