bugün

cihanşümul bir imparatorluk olan osmanlı'nın eyaletlerinden biri olan anadolu'yu, mesken tutan günümüz insanına özgü bir yanılgıdır "osmanlılık" sendromu ... afrika'dan avrupaya, rusya içlerine dek milyonlarca kilometrakarelik bir alanda hüküm süren , onlarca milliyeti , çok daha fazla sayıda etnik ve dini topluluğu barındıran zamanının süpergücüne varis olarak ilan eder bu toprakların milliyetçileri kendilerini.

bu ülke ve vatandaşları aslında "sadece" dahil oldukları bir sistemin sahibi ve mirasçısı ilan etmişlerdir yeni devletlerini.

dininden diline, saray protokollerinden günlük hayatına roma - bizans , helen ve arap etkilerinin çok yoğun şekilde hissedildiği osmanlı sistemi günümüz amerika'sının erken bir modeli idi. birçok geleneksel tarihçinin iddia ettiği gibi roma'nın devamı değil, sadece geleneksel mirasçısı ve yeniden yorumlanışıydı. memuriyetine layık gördüğü uluslar arasında müslüman unsurlar ve özellikle anadolu müslüman halkı son sıralarda idi. devletin iki numaralı ismi olan sadrazamdan , yeniçeri ocağı yanaşmalarına dek "devşirme" usulüne dayanan osmanlı devlet mekanizması devletin ana hedefi olarak da batıya doğru genişlemeyi temel şiar edinmişti.

rumeli toprakları olan bulgaristan, yunanistan, bosna, hırvatistan, karadağ, sırbistan , macaristan , cezayir beylerbeyliğine bağlı afrika toprakları ya da ukrayna gibi bir eyalet olan anadolu, sipahilik sistemine dahil askeri birlikler ve yarı otonom beylerin verdiği askerler dışında osmanlı idari sisteminde iz bırakan , etkili bir bölge olamamıştır. slav, cermen, arap, afrikalı, italyan, rum, çerkez askerlerinin ve komutanlarının osmanlı ordusundaki ağırlığı çok büyüktü. donanmada ise italyan, rum, ispanyol, hollandalı komutanların ve sair rütbedeki askerlerin ağırlığı 19. yüzyıl ortalarına kadar belirgindi.

bir diğer dikkat çekici unsur da osmanlı'nın son günlerine dek anadolu'nun imarına yönelik yatırımlarının diğer eyaletlere göre oldukça az olmasıdır. tanzimat sonrasında özellikle balkanlarda ve arap körfez bölgesinde girişilen bayındırlık çalışmaları anadoluya yansımamıştır. ittihat terakki ekibinin milliyetçi akımlarla oluşan kopmalara karşı tepkisel ve yapay bir çözümü olan "türkçülük" politikasını yaratan ekibin de ne kadar "türk" ve "anadolulu" olduğu tartışmaya açıktır.

ikinci mahmut tarafından kaldırılan yeniçeri ocağının "orta"larından biri de mehteran bölüğü idi. vak'a-i hayriye 'den sonra yasaklanan mehteran müziği ve bölüğü, alman milliyetçiliğinden çok etkilenmiş olan ittihat ve terakki tarafından (ileriki yıllarda nazilerin cermen külütürünü diriltme çabalarına çok benzer şekilde) yeniden ve osmanlının eski günlerine bir özlem olarak diriltildi. bugün herkesin ezberinde olan "ey şanlı ordu", "ceddin deden" ve benzeri 10 - 15 eserin tamamı gerçek mehterle alakası olmayan, osmanlı ordusu'nun savaşa giderken hiç duymadığı eserlerdir. yeni bir heyecan ve bağlılık yaratma çabalarının bir uzantısı olan bu gibi faaliyetler gibi türk - osmanlı hikayesi de yaklaşan yeni savaşlarda elde kalan, asker toplanabilen son coğrafyayı kafa kola almak içindi.

yüzyıllar boyu içine kapalı, fakir bir otarşik bölge olarak kalmış anadolu'nun insanı kendisine sunulan bu kültürel kimliği (anadolu gayrımüslim ahalisinin tasfiyesini de araya sıkıştırarak ) sahiplendi. bugün dünyanın tek ve tartışmasız süper gücü olan abd çeşitli eyaletlerden oluşan federatif bir ülkedir. new york, texas, new mexico ,
idaho ya da oregon birbirinden oldukça farklı karakteristik özellikler taşıyan tek bir federal yasa ve yönetim altında ama kendi hukuku, yönetimi, gelenekleri olan içişlerinde bağımsız devletlerdir ( amerika birleşik devletleri ).

fütüristlerin tahminleri doğrultusunda bu ülke 100 ya da 150 yıl sonra dağıldığında, dünya süper gücü olan amerika'nın mirasçısı kim olacaktır. carolina mı ( kuzeyi ,güneyi, virginia mı ? aynı şekilde öldü , bitti , mahvoldu denilen 1. dünya savaşı öncesindeki osmanlı'nın ortadan kalkması ile 20 den fazla bağımsız devlet doğdu. tarihi, kültürel , etnik nedenlerle yönetimleri tarafından birçok ülkenin ideolojik olarak reddettiği osmanlı mirası halkların arasında yaşamaya devam etmektedir. dillere yerleşen ortak kelimeler, adetler, yemekler ortak bir kültür olarak varlığını yunanistanda, tunusta, macaristanda sürdürmektedir. fetih ve sömürgecilik efsanelerini sahiplenen ise anadolu merkezli türkiye cumhuriyeti'nin vatandaşları . folklor araştırmalarında osmanlı tebası olan ermenilerin, rumların, yahudilerin, arnavutların, pontusluların, karamanlıların türkülerini , geleneklerini yoksayan bir milletin son derece kozmopolit yapıdaki osmanlı sistemine hayranlıkları ve sahiplenişleri son derece dramatik. idari yapılanmada parya sayılabilecek konumdaki bir milletin hiç ait olmadığı bir kültürü benimsemesi "o" olduğunu iddia etmesi ne yazık ki tarih sahnesinde ortaya bir şey koyamamanın getirdiği kompleksle açıklanabilir ancak.
duyunu umumiye sebebi ile genç türkiye cumhuriyeti'ne devredilen ve ödeye ödeye 1954 yılında bitirdiğimiz osmanlı'nın dış borcu sebebi ile bilinçaltımızda yer etmiş sendromdur.

osmanlı'nın dış borcu;
yunanistan,
suriye,
mısır,
suudi arabistan,
ırak,
ürdün

gibi ülkelere de yansımışsa da bu borcu sadece biz ödediğimiz için osmanlılık sendromuna tutulmuş olabiliriz.
saçma sapan bir yazı. devletin en üst kademesi türkler olduğu gibi yönetim kademesinde diğer kültürlerden bazı etkilenmeler olması kültürün ana unsurunun türk kültürü olduğunu değiştirmez. konuşulan dil arapça ve farsçanın etkisinin yüksek olduğu türkçe'dir. arapça ve farsça kelimeler kullanılsa da gramerde türkçe hakimdir.

devşirme usulü elbette vardır bunu bilmeyen yok. ama türkler sadrazam olamaz diye bir durum da yoktur. ilk devşirme sadrazam fatih zamanındadır. o zamana kadar sadece türkler sadrazam olmuştur. sonrasında ise liyakat esasına göre bazen devşirmeler bazen türkler sadrazam olmuştur. dikkat ederseniz her şeyde türkler ve diğerleri durumu vardır. devşirme dediğimiz de nihayetinde faklı bir sürü milletten gelen insanlar olup türk kültürü ve müslümanlık inancı ile yetiştirilmiş insanlardır.

bu ve benzeri bir sürü gerçeğe dayanılarak eğer osmanlının mirascısı olarak kendini görmesi gereken birileri olacaksa bu türkler olmalıdır.

ayrıca tarih sahnesinde ortaya bir şey koyamadığı söylenen milletin kurduğu devletlerin sayısı bile bu söze bir tarafımızla gülmemize yeter de artar bile.
"bizim neslin gençlik yıllarına osmanlılık telkin ve etkileri hakimdi. imparatorluk halkını meydana getiren türk'ten başka milletlere, bu arada yanlış bir din anlayışıyla araplara, sarayın, ordu ve devlet ileri gelenleri arasında bulunan ırkdaşlıların etkisiyle arnavutlara özel bir değer veriliyor ve onlardan söz edilirken "kavmi necip" olarak bahsediliyor ve sınıflandırılıyordu. memleketin sahibi ve ülkenin kurucusu olan biz türkler, ikinci planda gelen önemsiz halk yığınları sayılıyordu. şair mehmet emin yurdakul'un, ilk defa manastır askeri idadesinde öğrenci iken okuduğum "ben bir türk'üm, dinim cinsim uludur," mısrasıyla başlayan manzumesinde, bana milli benliğimin gururunu tattıran ilk anlatımı bulmuştum. fakat ben asıl bunu orduya katıldığım ilk günlerde, bir anadolu çocuğunun gözyaşlarında gördüm ve kuvvetle duydum. ondan sonra türklük, benim en derin güven kaynağım, en zengin övünç dayanağım oldu. kendimi hiçbir zaman osmanlılığın telkin ettiği başka milletleri öven ve türklüğü aşağı gören eksiklik duygusuna kaptırmadım..."

kaynak: utkan kocatürk - atatürk'ün fikir ve düşünceleri, ankara, 1999.
faik reşit unat - "ne mutlu türküm diyene", türk dili dergisi, sayı 146, kasım 1963.