bugün

Sonsuz tanecikler dolaşıyor içimde
Yıldızlar ve güneşi bile
Sönük bırakan sonsuz
Tanecikler dolaşıyor içimde
Dağılarak binlerce fırtına

Fırtına, soğuyan aklımın sınırlarında soluyan
Fırtına, bana bir cehennem yapıldığını görüyorum
Fırtına, kaderimi kakışlayarak orda yalnız
Karnımı görüyorum açılan ağzı mezarın
Açılıp açıldıkça soğuyan karanlığın
Bana bir cehennem yapıldığını görüyorum

yukarıdaki şiirin sahibi, şair adamdır kendisi.

daha ayrıntılı bilgi için bakınız;
http://www.siirpenceresi....airsiir/osman_ozbahce.htm
Adını Kapamadım Eğri Cümleden :



Ben yürüdükçe ardımdan bir eğri cümle

Kahkahayı patlatır bir eğri cümle

Sağ işaret parmağının öğretmeni olup bir eğri cümle

Sallar sallandıkça kendini durduramaz bir de

Durmaz çünkü durduramaz hiçbir şeyi de bir eğri cümle

Başımın kestiği havayı

Ve durdurup trafik bozan bir kahkahayı



Bir şey bu benim yürüyüşüm

Amansız olmaktan yorulmuş bir yürek daha

Doğrulup yekinen bir çiçek

Bir çiçek daha benim yürüyüşüm

Havayı parlatan bir şey benim yürüyüşüm

Günü ağartan

Geceyi karartan bir şey benim yürüyüşüm



Bir yokuşun iki yanağında karşılıklı iki

Durup iki

Öpüp iki

Yanağından yokuşun

Bir eğri cümle dişi kalın

Kapanıp kadın

Açar mı sandın bu çiçek bağrını toprağa

Açar mı yürek yorulmuş amansız olmaktan bir daha



Bir şey! Bir şey başlayacak benim yürüyüşümden!

Atalarımın uçsuz bucaksız dağlardan



Kanıma attıkları keskin bir şey

Keskin

Keskin bir şey başlayacak benim yürüyüşümden



Rivayet odur ki ben gömleklerimle doğmuşum

Etimden önce gömleklerime dokunmuşum

Belki bundan ben hiç gömlek satın almam



Hiç unutmam yüreğim kesik horoz başı

Sandım zıplıyor dört bir yanda

Şu kırmızıya çalan düşmanın

Ne zaman dursam başlayan tamtamın



Beyaz mesai günlerinin rengidir artık oysa ruhum

Her gün gövdemde mesaiye kalmaktan

Bıkmış bir karınca sürüsü

Karınca sessiz

Mesainin bir yerine bir kıymık

Sessizce kesilip atılan bir yumruk



Hiç unutmam rüya ve çırpınmadan

Etime damlayan bir ses

Duyardım hiç durmadan kesilip açan

Durmadan, durmadan kesilip açan bir ses

Birlikte küçük bir karanlık getirdik aşka

Taş Baba Çelik Beyaz Kapı ve Duvar

Biz birlikte getirdik tüyleri demir

Pençeleri çelik bir kartalı

Nice ulu adamın beyninden

Geçtik soğuk ve ıslak

Bir yasa tadı bırakarak



Belki siyah

Yakışırdı mesai günlerine ama ben

Ne çok utanırdım siyahtan

Ne çok sarı ve yılan

ip ve düğüm

Dindirmezdi hiçbiri sarı ve yılan

ip ve düğüm

Atılıp atalarım

Ruhları gövdemde bir kartal sürüsü

Uçuşur gövdem aşıp uçsuz bucaksız dağlarda bir kartal sürüsü

Kanatlarıma inip kalkan gök

Kanatlarımda inip kalkan bir gök

Tanrım! inip kalkan kanatlarımdan bir gök

Saçardım ben toprağa

Bir daha, bir daha, bir daha



Ne çok yoruldum amansız bir daha

Atalarımın ruhlarından etimin fare sürüsü bir daha

Atılıp ip ve düğüm, ip ve düğüm, ip

Ve düğüm

Ne çok bir

Bu düğüm



Ne çok atıldım ben birden

En çok siyahtan ve birden

Kimse kalmadı herkesten

Ne çok atıldım ben birden

En çok siyahtan ve herkesten



Arkadaşlarım

Şu bir

Masala benzeyen çocuklar



Rivayet odur ki çocukluğum bir masal ve bütün

Masallar için tam bir hayal kırıklığı

Bunu hiç unutmam

Belki bundan ben hiç masal anlatmam



(Düşmanlık'tan)
kimse kimsenin acısına sahip çıkmıyor
bir müntehirin hayatı kadar yalnızım
alnıma yaşamak lekesi sürülmedi benim
boğuluyorum..
ankara da yaşayan şair. karagöz dergisine omuz vermektedir.