bugün

eğer ki şapka takmayı seviyorsanız, gönül rahatlığıyla tıraş ettirebilirsiniz. zira tıraş sonrası el içine çıkacak saçınız olmayacaktır.

ah be abi, ne ettin sen benim saçıma böyle? bari yapamam, elim titrer deyip bıraksaydın. ben iftardan sonra da gelirdim. amerikan tıraşı olup eve geldikten sonra babasının azarlamaları sonucu tekrar gidip saçını üçe vurduran ilkokul çocuklarına döndüm şimdi.

ya saç şeklimin akdeniz bölgesinin bitki örtüsü olan makiye dönmesine ne demeli. irili ufaklı saç tellerim ellerinden öper. oruç kafasıyla gerçekten inanılmaz tarzlar yaratabilirsin bence. böyle saçma sapan bir şekli tarkan falan yapsa, yurdum genci bir haftada özümseyip toplu halde sana tıraşa gelirler. o kadar durum vahim, var gerisini sen düşün.

ama en çok neyden korktum biliyor musun? hani o titreyen ellerinle tuttuğun makasla kulağıma yaklaştığın anlar var ya. zaman durdu işte o sıralar. geleceği gördüm şerefsizim. önümde bir tuval, bir elimde yağlı boya paleti, bir elimde fırça, kulağım kesik bir şekilde, işi gücü bırakmış manyaklar gibi odamın resim yapıyordum. tabi resimdeki yeteneksizliğim ile odamın resmi daha çok terk edilmiş bir banliyöyü andırıyordu.*

şimdi ise bu sıcakta fellik fellik oruç tutmayan berber arayacağım sayende. bulacağım berberinde işi zor değil sıfıra vuracak saçımı. fakat o kadar derin yaralar bıraktın ki ruhumda, artık elinde makas ve tıraş makinesi olan hiç bir canlıya güvenim kalmadı. umarım türk psikologları bu durumuma çare bulurlar.
takriben yarım saat boyunca iğrenç bir ağız kokusuna maruz kalmanıza neden olur.