bugün

yıllar önceydi, henüz kirlenmemiştik. henüz aşkın varlığına, gücüne, dünyayı daha iyi bir yer yapacağına dair inancımızı kaybetmemiştik. kalbimiz de beynimiz de tazeydi, sigaraların, çekip gitmelerin ötesinde masum ve neşeliydik. güneşi gördüğümüzde ' yaz geldi, yaz güneşinde yürümeli ' diyerek seviniyorduk, neden kalbimiz ezilmişken güneşin bir şeyler saklamaya çalıştığını sorgulamıyorduk.
mahallenin en güzel kızıydı o. onu görebilmek çok zordu. çünkü popülerdi. lise yıllarının en çok arkadaşı olan kızıydı. beyaz ten - siyah saç kombinasyonuna büyük ilgi onunla mı başladı? bilinmez. ama en azından ilham verdiği kesin... neyse, konudan sapmayalım.
aşka inanç vardı o sırada, yüreğin terk ediliş ile imtihanı henüz başlamamıştı. aşkın onun başkasının gözlerinde kaybolduğu anda bittiği gerçeği yeşermemişti. hep okul çantasıyla geçerdi. yorgun olurdu biraz. başı hafif öne eğik, düşünceli... yoldan geçince kalp kanatlara sahip olup ona gitmek isterdi. mutlu sonla biten bir gençlik filmi hayal ederdi. aşıktı ne de olsa, oradaydı.
onun yoldan geçme ihtimalini sevmek, onu görmek için beklemeyi göze almak demekti. çünkü o zamanlar kraliçeler yüreği yere atılan sigara izmariti gibi ezip şov yapma peşine düşmüyordu. o zamanlar yüreği ısıtan bir şeyler vardı.
(bkz: belma sebil)
(bkz: anan)
maserati, lamborghini gibi araçlar için sahip olunabilecek his.
güncel Önemli Başlıklar