bugün

yazın yavaş yavaş terk ettiği, ağaçların boynunu büküp yapraklarını sarartığı, sonbahar'ın kendini iyiden iyiye hissettirip, güneşin büyük özgüven kaybı yaşayıp kendini kara bulutların arkasına sakladığı zamanlar başlamıştı. bense bu olanları buruk bir şekilde yaşıyordum. keza ben yaz mevsimini çok seviyordum çünkü; rahat kıyafetler giyip, kendi vücudumu sergilemek beni bir nebze rahatlatıyor, her ne kadar küçük bir kız olsam da erkekler tarafından süzülmek hoşuma gidiyordu. havaların soğumasıyla yeterince sıcak olan bedenim bir nebze soğuyacak ve hiç sevmediğim, vücut hatlarımın hiç bir kıvrımını belli etmeyecek kıyafetler giyecektim. bunları düşünmek beni ciddi anlamda melankoliye sürüklüyordu. ama kendimi olsun okullar açılacak, sınıfta bütün erkeklerin hayallerini süsleyip bana dokunmak isteyecekler günler geliyor diye kandırıyordum. bütün bu düşünceler içinde günler akıp geçiyordu.

nihayet okul açılmıştı. klasik bir ilk okul günü yaşıyorduk. sabah istiklal marşı ve andımız, ardından şişko ve sıska müdürün saçmalıkları, öğretmenlerin derse girip eee çocuklar nasıl geçti yaz tatiliniz safsatası derken iyiden iyiye sıkılmıştım. ve ders sırasında öğretmene acil durum mesajı çakarak çıkmak istedim. çıkmak istiyordum çünkü biraz bahçede dolaşıp rahatlamak istiyordum. ve öğrencisine inanan saf öğretmen izin verdi ve çıkmam için müsade etti. bir an içimi gereksiz bir mutluluk kaplamıştı. sınıftan çıktıktan sonra 3. katta olan sınıfımdan merdivenlerden aşağıya adeta uçarak iniyordum. sanırım bu uçmanın dozunu pek iyi ayarlayamamıştım ki kendimi bir anda yere kapaklanmış şekilde bulmuştum. sanırım yere düşmemden kaynaklı bir baş dönmesi yaşıyordum. ve gözlerim kararmıştı. ama sürekli kusura bakmayın özür dilerim diyen bir kişinin sesini duyuyordum. bir kaç saniye içinde kendime gelmiştim. gözlerimi açtığımda üzeri paspal, kumral ve uzun boylu, muhtemelen 20 li yaşlara henüz ulaşmış, daha sonra adının hayrettin olduğunu ve okula yeni alınan hizmetli olduğunu öğrendiğim bu yakışıklı ama paspal kişiyi görmüştüm. bana yardım etmek istiyor ve sürekli kusura bakmayın, özür dilerim demekten de kendini alamıyordu. bense kendimi hayrettin'in yeşil gözlerinden alamıyordum. beni yerden kaldırmak isteyip kollarımdan kavradığında ne kadar güçlü bir erkek olduğunu anlamak zor değildi. kalktığımda herhangi bir yerimin yaralanıp yaralanmadığını soruyordu ve gözleriyle vücudumda herhangi bir yaramın olup olmadığını kontrol ediyordu. çok geçmeden kolumunn kanadığını fark etti. bana hizmetli odasının hemen karşı taraf olduğunu söyleyip orada bekleyebilirsiniz, ben hemen ecza dolabından yaranızı tedavi edecek bir şeyler getireyim demişti. olayın şokuyla kabul edip, hizmetli odasına çoktan gitmiştim bile.

ama bir yandan da bir hizmetlinin nasıl bu kadar mütevazı ve yakışıklı olabileceğini düşünüyordum. yaram umrumda bile değildi.bir kaç dakika sonra yakışıklı ve her geçen dakika çok seksi olduğunnu düşündüğüm adam gelmişti. gerekli pansuman eşyalarını getirmişti. bense çoktan cin fikirlere bürünmüş ve nasıl bu adamla yakınlaşabilirim onu düşünmeye başlamıştım. koluma gerekli pansumanı uygulamaya başlayan hayrettin'e;

-biraz yavaş olurmusunuz, zira tentürdiyot ziyadesiyle canımı yakıyor.
+kusura bakmayın dikkat etmedim.

kısa bir süre sonra gerekli pansumanı yapan hayrettin, son olarak yara bandı yapıştıdı koluma. ve pansuman için getirdiği sağlık malzemelerini geri götürdü. bense hala bu adamla nasıl kimseye fark ettirmeden yakınlaşabileceğimi düşünüyordum. zira okulda olduğumuz için en ufak bir yakınlaşmada hem o işini kaybedebilir hem ben disiplin kurulu'na gönderilebilirdim. ama olsun bu adamın dolgun dudaklarının tadına bakmalıydım. ve hayrettin geri geldiğinde benim bu sıcak arzularımdan habersiz benimle konuşmaya çalışıyordu.

+şimdi nasılsınız?
-teşekkür ederim, biraz daha iyiyim.
+merdivenlerden çok hızlı iniyordunuz bende sizi fark etmedim kusura bakmayın.
-benim suçum, üzmeyin kendinizi.

ahh ne de hoş bir adamdı bu hayrettin. bir hizmetçi parçası olmasına rağmen çok sıcak kanlı ve içtendi. biraz daha muhabbet ettikten sonra bana çay içip içmeyeceğimi sordu. bende bu muhteşem adam'ın yanında biraz daha kalmak için düşünmeden kabul ettim. hayrettin oda dan çıktığında hemen onun dikkatini çekmek için zaten üstten 2 düğmesi açık olan gömleğimin 3. düğmesini de çözmüş. zaten kısaltmış olduğum eteği daha da kısaltmıştım. hayrettin geri döndüğünde bu değişikliği fark etmesi uzun sürmemiş olmalı ki, kapıdan içeri girer girmez gözleri yakasının yeterince açık olan gömleğimin altındaki minik göğüslerime kaymıştı. bir kaç saniye böylece bakakalan adam bir anda benim onu fark ettiğimi görüp, hemen gözlerini kaçırdı. ve bana çayımı uzatıp karşıma geçti. teşekkür edip çayımı yudumlamaya başlarken kendimi onun gözlerinden alamıyordum. oysa libidolarının esiri olmaya çoktan başlamış, gözleriyle bacaklarımı süzüyordu. onunla konuşurken onu daha da tahrik edecek konuşmalar yapıp onu daha da etkilemeye çalışıyordum. çok geçmeden hayrettin odanın kapısını kapatmak için ayaklanmıştı. sanırım onu etkilemeyi başarmıştım. kapıyı kapatıp geriye doğru geldiğinde, küçük bir kızın babasının kucağına atlar gibi hızlı ama daha farklı duygularla kendimi hayrettin'in kucağına atmıştım. ikimiz de şaşkındık ama istiyorduk. ve çok geçmeden kendimiz olayın şevkine kaptırmıştık.

tanrım ne kadar da güzel öpüşüyordu bu naif kokulu adam. hayrettin her geçen saniye daha fazla hakim oluyordu bedenime. önce beni kucağından indirip gömleğimin düğmelerini çözmeye başlamış, bir yandan da dudaklarımdan boynuma doğru kayıyordu. bu adam kesinlikle diğerleri gibi değildi. zira ziyadesiyle tahrik etmişti beni. kısa bir süre sonra gömleğimin bütün düğmelerini çözmüştü ve nasırlıni içeri sokmuştu bile. nasırlı ellerini vücudumda dolaştırmaya başladığında, kendimi ona çoktan bırakmıştım. ellerini bütün vücudumu keşfe çıkmış bir kaşif gibi dolandırıyordu. elleriyle göğüslerime dokunmaya başladığında ise göğüs uçlarımın ziyadesiyle dik olduğunun farkına varmıştım. onlara dokunurken içimden akarsular geçer gibi hissediyordum. bu an hiç bitmesin istiyordum. ama lanet olası tenefüs zil'i bu mutluluğumu yarıda bırakmıştı. zira çalan tenefüs zili ile birlikte, lanet olası müdür çoktan koridorlarda hayrettin diye haykırmaya başlamıştı. zil çaldığında ikimiz de irkilmiştik. bir an için afalladık ve toparlanmaya başladık. hayrettin bana biraz daha oda da kalıp tekrar tenefüs zili çalana kadar çıkmamamı tembihledi ve lanet olası müdürün yanına gitti. beni tembihlemesinin sebeb ise beni odada görebilecek herhangi bir öğretmen veyahut öğrenci olanları anlayabildck olmasıydı. hayrettinin dediğini yaptım ve içeriye giriş zili çalana kadar, odayı terk etmemiştim. odaya birinin gelmesinden korkuyordum. ve nihayet zil çalmış bütün herkes sınıflara girmişti. ama hayrettin hala gelmemişti. ben daha fazla strese dayanamayıp sınıfa gitmeye karar verdim. tekrar merdivenleri çıkıp sınıfa girdim. ve bir daha hayrettini göremedim. zira hayrettin taşeron firma tarafından görevlendirilmiş ve sözleşme gereği sadece yaz tatilinin bitişi ile göreve başlayıp okulun ilk günü son bulacak şekilde okula gönderilmiş. ve bir kez daha aşık olduğumu düşündüğüm adamı kaybetmiştim. belkide hep hikayelerim yarım kaldığı için aşk'a olan inancım kaybettim...
(bkz: yoran başlıklar)
(bkz: başlık açayım derken çığır açmak)
(bkz: sadece yazarı ilgilendirecek derecede subjektif)
EN AZ (bkz: otel personeliyle lojmanda sevişmek) kadar eğlencelidir.
burada bir değerlendirme yapacak olursak dişi kahramanımız yine isterik, yine iştahlı; er kahramanımız ise öncekinde nusret adında bir varoş idi -bu da azgındı-. bunda yine bir varoş olan hayrettin -bu da azgın-
yakında benim de çıkar hikayem burda. ben de varoşum, fakirim, ama çok seksiyim.
-ben de azgınım-
duş aldıran durumlar. *
- burası da okulumuzun hizmetli odası...
+ http://inciswf.com/beyinamciklamssli.swf
tekrar olsa yine yaşanılasıdır.
göt ister. başlık uydurmaya benzemez.
(bkz: bu da mı gol değil hakim bey)
Askeriyede dolu koğuşta herkesin uyuduğu sırada sevişmekten daha zor değildir. (bkz: kapıdaki düşman)
başlığı okuduğum an ''kesin ilk entrysini nukleer baslikli kadin yazmıştır.'' dediğim seks hikayesi.
hayal ürünü geniş bir kişinin düşündüğü olaydır.
(bkz: buralar hep entry dolacak)
güzel bir fantezi olurdu .
başlıktan kitaba açık kapı bırakmak eh be arkadaş ya.
heyecanlıdır.
(bkz: Özet geç piç)
(bkz: bir kızın kırmızı noktalı rüyası)
herkesin yapabileceği bir aktivite değildir.
herkesi yapabileceği bir aktivite değilmiş, öğrenmiş olduk *
(bkz: nukleer baslikli kadin tatilde)

(bkz: küçük nükleer başlıklı kadın ormanda)

(bkz: küçük nükleer başlıklı kadın hasta)

(bkz: küçük nükleer başlıklı kadın gizemli misafir)

yavrum hangi kitabından senin bu hikayelerin??
risklidir. çünkü hizmetlinin küreği çok büyüktür.
(bkz: vay anam vay neler dönmüş serhat ya)
(bkz: geçen yine sevişiyorum)
(bkz: geçen gün yine sevişiyorum)