bugün

marsha norman'ın yazdığı bir tiyatro oyunu. yazara 1983 yılında pulitzer ödülü'nü kazandırmıştır. geçtiğimiz sezondan beri şehir tiyatroları tarafından sahnelenmektedir. mekan ise harbiye muhsin ertuğrul cep sahnesi...

oyunu iyi geceler anne ismiyle türkçeye çeviren yıldırım türker. reji arif akkaya, dekor ve kostüm zuhal soy... celile toyon ve hikmet körmükçü oyunda rol alan isimler...

sahnenin sıcaklığı mıdır yoksa dekor güzelliği midir bilmiyorum ama daha ilk andan sizi bir atmosferin içine sokmakta oyun. izleyiciler sahneye geldiğinde oyuncularımız sahnedeki yerlerini almışlardır bile. celile toyon ("thelma" -anne- ) koltuğunda uyuklamakta, hikmet körmükçü ("jessie" -kızı- ) ise evle ilgili düzenlemelerdedir. sözsüz oyunlar eşliğinde izleyiciler oyuna ısındırılır. buraya kadar herşey iyi hoştur... ama devamıyla ilgili aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. gerek text, gerek 2 saatlik tek perde durumu izleyici (öznel anlamda beni) dar alanda sahnelenen bu oyunla ilgili sıkıntılara sokmaktadır. temposu bu denli yavaş olan bir oyunun 2 saat gibi bir zamana yayılması kanımca pek olumlu değil. ama yine de arif akkaya farklı bir iş çıkarmış. izlenesi, görülesi... ama mümkünse dingin ve yorgun olmayan bir halle...
(bkz: anne ne yaptin)
oyundaki şu mektup insanın nefesini boğazında düğümler, iç acıtır :

senin yavrundan ardakalanım ben.

eski bir bebeklik resmimi buldum.bir başkasıydı o;ben değildim.pembe, şişman, daha hastalık, yalnızlık nedir bilmeyen, bağırdığı zaman beslenen ,uzanan, kucağa alınan, tekmeleyen ama kimselerin canını yakmayan, canı çektiğinde gözlerini kapar kapamaz uyuyabilen biriydi o.
öyle yatıp, başının üstünde dönüp duran renklere gülen, benekli balinasını düşleyip hemen her gün yeni bir muziplik öğrenmiş olarak uyanan, yatağında salyası aka aka yuvarlanan,üstüne yorganı çeken elini hisseden biriydi.böyle biri olarak yola çıktım,ardakalanda bu işte.
işte bütün mesele bu.o,benim yitirdiğim biri.hiçbir zaman olamadığım,olmaya çalışıp da ulaşamadığım.hep yolunu gözlediğim ama hiçbir zaman gelmeyen biri o.ve hiç gelmeyecek olan.işte görüyorsun ya,şu dünyada hatta şu evde ne olup bittiği değil önemli olan.yolu gözlenmeye değer biriydim bir zamanlar,oysa beceremedim.kendimi...kendimi umursayabilirdim.beklediğim o ben hiç gelmeyecek..sana arkadaşlık etmek dışında bir anlamı yok artık kalmamın.üstelik bu da yeterli bir gerekçe değil çünkü...keyifli bir arkadaş değilim...
tuhaf bir düşünce takılmıştı kafama,bilmem,belki de o kadar tuhaf değildir.neyse,noelden sonra,bu kararı aldıktan sonra,kimi zaman,beni burada tutabilecek,uğruna kalmaya değecek bir şey düşünürdüm.bilir misin neye varırdım?gerçekten bir şey sevmiş olsaydım,sözgelimi,sütlacı ya da kahvaltıda mısır gevreği ya da buna benzer bir şeyi gerçekten sevmiş olsaydım,bu bile yeterli olabilirdi.
neyse anne boşver.
şimdi,neden yaptığımı soran olursa yalnızca bilmediğini söyle.beni sevdiğini,benim de seni sevdiğimi bildiğini söylersin.her gece olduğu gibi bu gece de oturduğumuzu,benim kalkıp,seni öpüp,'iyi geceler anne' dediğimi,yatak odasının kapısının kapandığını duyduğunu,hemen sonra silah sesinin geldiğini söylersin.bir nedeni varsa da eh işte onu da beraberinde götürdü dersin.
çok özel bu,özel bir gece bu,senin ve benim gecem bu,başka kimsenin paylaşmasını istemiyorum.
şimdi,silah sesini duyduğunda içeri girmeni istemiyorum.her şeyden önce bunu kendi başına yapamazsın ama çabalamanı da istemiyorum.dawson'ı ara,sonra polise telefon et,sonra da agnes'i ara.buraya birisi gelene kadar bir şeylerle uğraşman gerek.kakao yaptığın kabı yıkarsın.kapının zili çalana dek yıka o cezveyi.bir saatte sürse sakın yıkamayı kesme.
gitme zamanım geldi anne.
beni durdurmaya çalışma anne,yapamazsın.
iyi geceler anne.
bir yanni parçası. mutlaka dinleyin, en azından şurdan;
http://www.archisugar.com...mayista-karli-daglar.html