bugün

Tasavvuf kitaplarında nefsin yedi mertebesinden söz edilir:
1-Nefs-i emmare
2-Nefs-i levvame
3-Nefs-i mülhime
4-Nefs-i mutmainne
5-Nefs-i râdiyye
6-Nefs-i merdıyye
7-Nefs-i kâmile

Nefs-i emmare, nefsin terbiyeden geçmemiş ham halidir. Böyle bir nefis şiddetle ve ısrarla kötülüğü emreder, günahlara dalmak ister. Ulvi şeylerden gafil, süfli şeylere ise müştak olur. Yusuf suresi 53. ayeti, nefsin bu yönünü nazara vermektedir.

Nefs-i levvame, yaptığı hatalardan, işlediği günahlardan pişmanlık duyan nefistir. Kıyame suresi 2. ayet nefsin bu mertebesine işaret eder. Bu mertebedeki nefis hata ve günahlarını görerek bunlardan rahatsız olur, tevbe ve istiğfarla kurtulmaya çalışır. Bu makamda acı ve yakıcı gözyaşı vardır. Kişi kabz ve bast hallerini yaşar. Yani zaman zaman daralır, sıkılır, zaman zaman ise manen müferrah olur.

Nefs-i mülhime, iyiliği ilham edici nefistir. Nefis iyi bir terbiye ile kötülük ve günah yerine iyilik ve sevabı ilham edici bir seviyeye gelebilir. Şems suresi 8. ayet nefsin bu mertebesine işaret eder.

Nefs-i mutmainne, itminana kavuşmuş sükunete ermiş nefistir. Böyle bir nefis Allah a muhabbet ile huzur hali yaşar. Dalgaları yatışmış deniz misali şehveti- gadabı sükunet halindedir. Bu makama gelen birinin ahlakı istikrar bulur, şahsiyeti oturur.

Nefs-i râdiyye, Allah tan gelen her şeye rıza gösteren nefistir. Böyle bir nefis sahibi Allah tan gelen her şey güzeldir hükmünce bela ve musibetleri de güzel görür, gülerek karşılar. Bu insan, Allah katında aziz ve mükerrem, insanlar arasında makbul ve muhteremdir.

Nefs-i merdiyye, Allah ın kendisinden razı olduğu nefistir. Şüphesiz Allah ın kulundan razı olması en büyük bir mazhariyettir ve mertebelerin en yücesidir. Fecr suresi 27 ve 28. ayetler nefsin bu üç mertebesine işaret etmektedir.

Nefs-i kâmile, nefsin kemaliyle terbiye olmuş halidir. Bazıları bunu nefs-i zekiyye yani arınmış nefis şeklinde ifade ederler. Şems suresi 9. ayeti Şüphesiz nefsini arıtan kurtulmuştur ifadesi ile nefsin bu mertebesine işaret eder. Nefsin ilk hali dikenli bir tarlaya benzer. Son mertebesi ise, aynı tarlanın dikenlerden ayıklanıp bir gül bahçesine çevrilmesi gibidir.

Bir başka açıdan baktığımızda, nefsi deli dolu akan bir nehre benzetebiliriz. Böyle bir nehir bu taşkın hali ile çevresine zarar verir. Fakat önüne bir baraj yapılması ile hem zararlarına engel olunur, hem de çevrenin aydınlatılması ve sulanması gerçekleştirilir.

işte terbiye olmamış bir nefis zarar verirken, terbiyeden geçen bir nefis insanı yüksek makamlara çıkarabilmektedir. Böyle birisi diğer insanlara mürşid olur, onları manevi susuzluktan kurtarır, karanlıklardan aydınlığa çıkarır.