cunku, kimse şeyine takmiyor.

kendini yorduguna degmez.
nedenini uzun uzadıya yazmayacağım.
Üşeniyorum. Bazen de yazmak isteyip yazamıyorum. Dürüst olmak gerek.
Kısa ama öz cümleler kuruyorum.

Saygılar sunuyorum azizim...
önemli olan işlevidir.
Kısacık yazarım , koca gün düşünür.
Zamanında bayi gezisinde hollanda'ya gitmiştik. Bizi 400 yıllık bir restorana götürdüler, ilk sahiplerinden kalan zırhların ve kılıçların halen duvarlarında asılı olduğu, ayrıcalıklı bir yer.

Toplu bir yemek olduğu için yemekler belli tabi, adamların en meşhur olduğu bir kırmızı et tabağı, yanında salata ve öncesinde aperatifler, istersen ev yapımı şarap veya bira.

Aperatif ve alkolle ilgili türlü rezillik sonrası ana yemek geldi, bizim davarlar tabi çatal bıçak tutmasını bilmeyen tipler, önlerine sulu ve orta pişmiş klas bir fileminyon, yanında ızgıra tatlı mısır, kuşkonmaz ve patates püresini görünce başladılar söylenmeye, "aç kaldık amcuğagoum lağmacun döğner yog mu öğamuagom" şeklinde.

Sonra ne mi oldu? Kimse o güzelim fileminyonlara veya tabaktaki herhangi bir şeye dokunmadı, annem babam ben ve masadan iki kişi dışında. Hatta masadan birkaç kişi kuşkonmazları alıp tur rehberlerine sallayarak "koyun mu besliyonuz, meeeeee" şeklinde isyan edip alaycı şekilde güldüler. Tur rehberleri tabi bayileri mutlu edebilmek için bir çözüm bulmak zorundalar, mutfaktan bolcana ekmek, tereyağı ve aperatifler geldi masaya, hepsi sıcak ekmeğe tereyağı sürüp "ohamugooyım yaaa ha şöyle laa" diye büyük bir keyifle homurdana homurdana ekmek yediler o gece.

Diyeceğim o ki, şu yazdığım entry'yi o gün o masada ekmek yiyen adam ve kadınların çocukları/torunları okuyacak, ben buraya roman yazsam ne olur? *
çünkü okumuyosunuz.
üşeniyorum.