bugün

1 temmuz 1966'da bursa'da doğdu.
aü/dtcf türk dili ve edebiyatı bölümü'nden mezun olarak yüksek lisans öğrenimi için almanya'ya gitti. bamberg üniversitesi türkoloji bölümü'ne sunduğu "20. yüzyılda edebiyat eleştirisinin oluşumu üzerine" başlıklı master tezinde ahmet hamdi tanpınar'ın edebiyat eleştirisine ilişkin görüş ve uygulamalarının felsefi tabanını, yazarın hayat kurgusuyla birlikte irdeledi (1998). atiker'in "iivii. alman doğu bilimcileri kongresi"nde (27 mart 2001) "literaturkritik und ahmet hamdi tanpinar" adlı bildiriyle tartışmaya açtığı bu çalışma henüz yayımlanmadı. yurtdışında türkoloji, yabancılar için almanca, arap dili ve edebiyatı, fars dili ve edebiyatı, felsefe, androgogik alanlarında eğitim gördü. erlangen-nürnberg üniversitesi doğu dilleri bölümü'nde türkçe okutmanı olarak çalışırken 2006 yılında türkiyeye döndü.
"denizdeki kırlangıç" adlı deneysel anlatısının bir bölümü mor-taka dergisinin 1. sayısında yayımlandı (kış-bahar 2005).
henüz bir kitapta toplamadığı şiirleri 1990'lı yıllardan beri türkiye'deki çeşitli dergilerde yayımlanıyor.

"varlıkta akıl değil şuur ortaktır. insan ve diğer varlıklar arasındaki dengeyi oluşturan bu ortak şuura, oluş sorunsalı/künfeyekûn sırrı da denir. şaire göre sözün kendi hakikati vardır. bu hakikati varlık ve yokluk âleminde insanların koyduğu sınır çizgisinin ötesine geçerek araştırır. insanlarsa eşyanın düzenini. söz insanlara göre başlı başına bir hakikat değil, eşyanın düzenini ya da mutlak bir varlığı göstermek için araçtır. işte kimya formülleri, hukuk terimleri, mantık kuralları ve benzeri. şair için eşyanın düzeni söz hakikatinin çok küçük bir parçasıdır. çünkü söz hakikatinin çıkış noktası şuurdur. "şuur"un sözlük anlamı; kendiliğinden bilgi, duyum. ona, kendiliğinden bilen insan anlamında şair denmiştir. bu varlığı kendinden bildiği içindir. "

bir şiiri:

anka

uzakları aldım karşıma
uzak uzak bir deniz gibi gözlerini
ve şehir tuzaklarla çevrilmiş bir ırmak kıyısındadır
yalnızlığımın güvercini sensin
sabahları uykusuzluğumu uçurduğum sensin
sen güldüğün zaman pencerelere başka kuşlar konar
pencereler açılmasa da bir yerde durur
zaman bir başka yerde de bir pazar gibi kurulur
tezgahtaki iri taneli bulutlar ve uçak parçaları ve kayıp yolcuların sonsuzluğu
bekleyişi
bir salkım üzüm birkaç ekmek kırıntısına karışmış bir yağmur akrabam olur
uzaktan akraba
denize karşı kurulmuş iskelelerde gemiler bulunur
ışıkları sönmüş gemiler desem deniz ışıldıyor

ben öyleyim ben gemilerin yanıbaşında koşarım
bu bir ırmak kıyısı ya da deniz kabadayılığı değil aslında
bu bir yeryüzü karanlığına karşı bir kıyının bir insanla buluşması
elele tutuşması uygulanmış düşüncelerin yeniden konuşulma vakti
bir odanın genişlediği kırklandığı yıkandığı uzandığı bir yer

söyle bakalım
senin ırmaklarında böyle bir yer var mı
benim şarkılarıma yer var mı
gökyüzünün öncesizliğini ve sonrasızlığını benimseyebiliyor musun
bana hadi gel diyor musun hadi gel
gidelim
kaplumbağalara bakmağa
evini sırtından düşürmüş kaplumbağalara

uzaklara gidelim uzaklara
uzaklara gitsek de bir ev kuralım uzaklarda
biliyorsun bugüne kadar yıldızlar yandı ama gülmedi karanlığa
şehirleri kuranlara bırak
onlar daima örümceklerle savaşmak zorunda kalmış ormanlarda
biçilmiş ağaçların sıradanlığına dayalı duygularımın uyanışı
bu kapıdan evimize gidelim
bu yoldan dağlara çıkalım
yıldızlara bakmağa
uykusuzluğa
kuşkusuzluğa yakışalım
öbürü nerede kaldı deme
annem nerede annemin evi
benim de bir annem var benim de bir evim var
benim de gece yarısı baktığım yıldızlar gizli gizli uzaklara göz kırpar
uzaklara gidelim uzaklara
uzakta ev kuralım
uzaklarda
ırmaklara ve leyleklere bebekler ısmarlayalım
onlar da gelsin uzaklara
sonsuzluğa gelsin
taşlara değsin su
konuş kaplumbağalarla

mustafa atiker
güncel Önemli Başlıklar