bugün

insanı o anda derin düşüncelere iten ve bi 5 dakika ''acaba kimin ki bu'' gibi sorular sorduran durumdur.

vakti zamanında[bayağı küçüktüm işte] çok sevdiğim bir aileye bayram mı değil mi bilmiyorum ziyerete gidilmişti ve tek koltuk olan ve bana uzaktan sırıtan gel buraya, buraya otur gibi duran koltuğa kendimi alamadığım bir hızla oturmuş ve herkesin ilgi odağı olmuştum. neden mi? insan olan insan önce el öper, nasılsınız, hoşbulduk, beş gittik lafları söyler sonra büyüklerini bekler ve sonra oturur değil mi? hayvan olan ben ise nedeni ve sebebi belli olmayan bir hışımla o koltuğa doğru çok hızlı bir hamleyle oturmuş ve milletin oturmasını bekliyordum. babamın surat ifadesi ile sözleri hala beynimde gezinmektedir;

-oğlum kalk bakayım, bi hoşgeldin de, ayıp değil mi?...ehe, bizim oğlan dağdan inmedir biraz. ehehe..
-otursun bırak be tertip. otur yavrum boşver babanı..

meğerse o koltuk ev sahibinin, evin reisininmiş. bilemedim.. sonrasında verilen hamur işleri ve çaylar ile sohbetin koyuluğu beni fazla açmamış ki çocuk odasına geçip dolapları kurcalayacaktım. o anda koltuk kenarında olan elim bir sert cisme takıldı ve dürtü ya bu bakmadan elimle oynamaktaydım. koparıp aldığım parçayı gözüme doğru hareket ettirirken aklım ''hayır o değil, kesinlikle değil'' gibi cümleler kuramadan gördüğüm şey kurumuş bir sümüktü. o evin reisi amcamız bir güzel çıkarıp sürmüş ve zaman aşımına uğrayan sümük kurumuş ve bana denk gelmişti. çok sağol x amca..

eve gidince babamın beni azarlarken söylediğim bu olay bir tebessüm ve kahkaha ile beni kurtarmıştı. her misafirlikte koltukları inceler ve sonra oturur oldum..