bugün

kuantum fiziğinden sonra anlayamadığım ikinci şeydir. misafirler gelir, yemekse yemeklerini yer, çaysa çaylarını içerler. ama bir türlü gitmezler. akrep ve yelkovan birbirini kovalar ama misafirlerde hala bir kımıldama yoktur. muhabbet, tatlı derken misafirler saatlerdir koltuğa yapışmış gibi kalkmazlar. ayakta uyursun, esnersin hala gitmezler. aslında böylelerini sınır kapısına koymalı. bak bakalım onları kim geçebilir. yapışıyorlar efendim çünkü.
- siz şimdi eve gidince ne yapacaksınız?
+ yatıcaz napalım.
- haa biz de. siz gidince yatıcaz.

bir versiyonu da:

- biz gidince siz ne yapacaksını simdi?
+ yatıcaz valla.
- haa iyi bi işiniz yokmuş. oturalım daha.
"Misaifirin minder eskiteni olma sakın " deyiminden habersizdirler.
sonucunda eşin ile arandaki muhtemel konuşma (rahatça duyulabilecek tonda):

- hanım, bunların gideceği yok, kalk pijamalarını giy bari.
dün başıma gelen mevzudur. maç için kamp yapmışım tüm hazırlıkları tamamlamışım, zırt telefon müsaitmisiniz? sorusu.. değiliz de, müsaitiz tabi buyrun. 3 saat otururmu insan arkadaş maçın amk yetmedi tüm akşamın içine ettiler. bayram ziyareti arkadaş kısa olur bi kahve içer konuyu kapatırsın. misafir sevmediğimden değil böyle misafir sevmediğimden.
ev sahibinin duyarlı olması gerekir.alttan yapamazsınız imajını verir.

- size de yatak açalım gitmeyin bu saatten sonra burda kalın? bu saatten sonra gidemezsiniz, yollar kötü olur.
+ yok efendm biz gidebiliriz. saolun. hanım biz kalkalım.
misafirlerden nefret etmemin yegane sebebidir.
tam olarak doğru olmayan önermedir; zira çok geç saatlere kadar oturmazlar. misafirliklerinin yaklaşık son bir saati kapıda ayakta muhabbet etmekle geçer.
(bkz: tam gidecekken kapida muhabbet etmek)