evet efendim,

imanım gevredi derler ya bugün bana da böyle bir şey oldu. açık öğretim lisesi sınavlarına gidiyordum bu sabah. avcılar'dan laikler semti kadıköy' gitmek zorunda kaldım. ak part icadı metrobüs ile gidecektim. sınav nedeni ile yollar ve araçlar çok kalabalıktı. hatta park halindeki araçlarda bile kucak kucağa oturmak zorunda kalan insanları gördüm, ağlayacakmış gibi baktı hatta biri yüzüme, resmen acıdan inliyordu dindarım.

durakta epey bekledikten sonra tesbihimi çıkardım sigara çıkartır gibi, sonra da imamesini yaktım çakmağımla dalgınlıktan. bu hafta yanan 8. tesbihim. bu aralar sigarayı azaltmaya çalışıyorum da. gelen 9. metrobüste yer bularak, şişko teyzelerin yumuşak sırtları arasından geçtim, allah günah yazmasın popoları omuzlarına çıkcak nerdeyse sele gibi olmuşlar. elimi atsam içine gömülüyo. allah'tan sapık değilim, yoksa şişman falan dinlemez daldırırdım dalgayı, nasıl olsa ruhları bile duymaz. etleri ruhlarından 45 cm yukarıda, hissedemiyor bile zavallılar.

bir durak, iki, üç derken metrobüs iyiden iyiye boşalmaya başladı ve bende kendime dindar bir koltuk bakındım, bayan yanı olmayan ve bir satanistin oturmadığı. gözüme şöförün arkasından 2. koltuk ilişti. hep dikkat etmişimdir, nerede bir laik bayan varsa şöför arkasına oturur, nerede bir satanist varsa en arkaya oturup, sinsi kenafir gözlerle insanlara ölümcül bakışlar atar. önlere doğru ilerlerken bir şeye takıldığımı daha doğrusu çarptığımı his eyledim fakat o kadar güçlü geçirmeme rağmen ağır olduğundan olsa gerek hala ayağımın üstünde kalmıştı. eğilip baktım ki, pembe bir ana kucağı. hemen aldım ve boş olan yere oturdum. kimse sormadı ve sahiplenmedi. başkasının kucağını kurcalamak istemem ama içine bakmam lazımdı. üstündeki garip kokulu örtüyü kaldırdım ki, içinde cine benzeyen koca mavi gözlü, cılız 5-6 tel sarı saçı, kaşları çatık, sevimsiz bir bebek vardı. ellerini yumruk şekline getirmiş beni dövmek için hazırlanıyordu. tabi ben bunu görür görmez ellerinden tuttum ve bu küçük şeytanı incelemeye aldım. o kadar kızmıştı ki çığlık çığlığa ağlayıp beni ak parti camiasına işkenceci olarak göstermek için rezil etmek istiyordu sanki. hemen annemin sabah keseme koyduğu okunmuş pirinçlerimden çıkardım fakat şeytani bir yaratık olduğundan eliyle pirinçlerin hepsini itip yerlere dökülmesine sebep oldu. hemen bebeği bir koltuğa fırlatıp yerden pirinçlerimi topladım. laikler pirinçlerimi acımadan eziyor, eziyordu.

bu arada ineceğim durağa varmak üzereydik. bu bebeği bırakıp gitmek istedim fakat o kadar çok akp li insan vardı ki, bu şeytan yavrusu başlarına musallat olur , onlara da zarar verir diye bebeğe el koymaya karar verdim. bu nerden geldiği belli olmayan şeytan yavrusunu yakın bir arkadaşım olan hoca vesveysi'ye götürüp, okutarak geldiği yere geri kaçmasını sağlamak niyetine girdim.

ama sınav saatim yaklaşmıştı ve sınava tek gelmiştim. sınavı gireceğim okulu buldum. herkes elimdeki pembe anne kucağına bakıp gülüyor, hatta bazı laikler kahkahalar atıyordu sanki içinde ne olduğunu bilirmişcesine. okulun karşısındaki kırtasiyeye koştum hemen, sınav yaklaşmıştı ve kendimi kaltak gibi hissetmeye başladım. sanki doğurmuşum da onu bırakacak bir yer arıyormuşum gibi.

kırtasiye dükkanına girdim, içeride gayet laik görünen bir kadın gülümseyerek , sanki karın kaslarımdan öpüp, cinsel penisimi eline alıp öpmek istermişcesine "hoşgeldin " dedi.

- hbbia : hoşbulmadım ama bu bebeği emanet olarak alır mısınız. sınav başlamak üzere. herkesin bir şeylerini emanet alıyordunuz.

o esnada diyaloğa şahit olan sanırım bu kadının tokmakçısı kaslı bir erkek yanımıza yanaşarak , birader kafa kağıdını verirsen, 2 saat idare ederiz, dedi.

- hbbia : kafa kağıdını sınavdan sonra hoca vesveysi ile çıkartıcaz, valla daha dün doğdu, bugün peydah oldu.

adam bebeği almak istemedi ama her zamanki gibi yüklü miktarda parayla işi çözdüm ve sınava doğru hemen koştum. sınıfıma girdim ve sınavı bitirip hemen bebeğin yanına koştum. sanki, annelik içgüdülerim güdüm güdüm artmıştı. adam , bebeği hemen elime tutuşturup, para falan istemiyorum, al bu şeytanı yeter, deyip bebeği kucağıma bıraktı. evlilik vaadiyle kandırılıp, anne olmuş, sonrada bebeğiyle sokaklarda kalmış çaresiz kevaşeler gibi hissettim kendimi. bebeği alıp doğruca metrobüse yürüdüm ve en sevdiğim ilahiyi beynimden dinlemeye başladım. birdenbire beynimde gökçe çalmaya başladı. bu bebeğin lanetine gerçekten inanmaya başladım. "tuttu fırlattı kalbimi, ezdi üstümü çiğnedi " gibi canice sözleri vardı bu şeytan şarkısının. bu bebekten kurtulmam gerektiğini anlamıştım. özellikle 2 dişli oluşu beni çok korkutuyotdu. sanki yıllarca insan eti yemişte tüm dişleri dökülmüş gibiydi. inmek için ayağa kalktım , orta kapıya doğru ilerledim ve kafasını kaldırıp etrafa bakmaya çalışan bebek "pişman olucaksın, pişman olucaksın " der gibi kafasını oynattı. bu uyarıya aldırış etmeden onu cam kenarına doğru iteledim. uzaktan unutulmuş domates kasası gibi duruyordu. metrobüsten indim ve koşarak uzaklaşmaya başladım. sürekli arkama dönüp bakıyordum, sanki bebekte arkamdan inmiş. belirli yerlerde kafasını çıkarıyor, pis pis sırıtıyordu da en ufak boşluğumda boynuma atlayıp 2 dişiyle şah damarımı koparcakmış gibi bir his ve kulağımda izmir'in dağlarında bebekler açar gibi korkunç çağrışımlı şekilde marşlar duyuyodum.

hülasa, bu hislerden arınmak için pideci rahmet abi'nin yanına gitmeye karar verdim. müslüman adımlarıyla pideci rahmet abi nin yanına gittim ve selamun aleyküm diyerek dükkana ayak bastım. pideci rahmet abi, elinde çay bardağıyla , ayakta çay içiyordu. beni görür görmez ooo habibim, paketin geldi iki tane cins karı gelip bıraktı. al bu senin ama biraz vahşi , baksana elimi ne yaptı a.ınakodumun evladı. neyle beslediler bilmem ki. halbuki bir şeyde yapmadım. açtır diye iki kıymalı pide kestim. agucuk bugucuk seviyordum parmağımı kaptı piç. al şunu götür valla acayip halüsilasyonlar görüyorum. ben o arada kitlenmiş bir şekilde pideci rahmet abiye bakakalmış ve bu piçin üstümdeki lanetini nasıl atacağımı düşünüyordum...
böyle bir bulmak görülmemiştir.