bugün

metrobüste yolculuk yapan zencilere bir kişi tarafından verilen ayardır.

işe giderken metrobüsü kullanan kişilerdenim. bilen bilir. metrobüste özellikle mesai saatlerinde iğne atsan yere düşmez. o iğne gerçektende yere düşmez. bu tabiri mecaz anlamı ile değil, gerçek anlamıyla kullanıyorum. o günlerden birisiydi.
ilk duraktan binmenin avantajını kullanıp arkadaki L biçimindeki koltukta oturuyordum. durakların birisinde araca üç tane zenci bindi.

istanbul da yaşayan çok insanda olduğu gibi, benimde gözümdeki zenci imajı bellidir. çoğu saat satan, bir kısmı ise * torbacılık yapar vs.
izlediğim amerikan filimleri dışında haklarında çok şey bilmem. bir tanesi zencilerin topluluk içinde kendilerine bakılmasından hoşlanmadıkları. bunu bir yerlerden duymuştum. birde ntv de türkiye deki zenciler hakkında bir belgesel yapılmıştı. o kadar.

araca binen zenciler hemen önümde dikildiler. en az iki metre boyları vardı. gözümdeki tipik imajlarının tersine, gayet şık giyinimli, marka saatleri olan tiplerdi. * neyse. bir durak sonra araca 55-60 yaşlarında bir amca girdi. amcamın doğu karadeniz taraflarından olduğu yüz metre öteden belliydi. kerenti burun, hafif önde çene, cin gibi bakışlar. neyse. amcanın arkasından birkaç kişi daha binince amca sıkıştı heralde, bu üç izbanduttan kulaklıklı olanına eliyle kolidoru gösterip "go go" dedi. zenci amcaya tuhaf bir şekilde bağırıp amcayı koluyla ittirdi. kimsede ses yok. aslında her kes zaten suskundu ama bana o zenci o hareketi yaptıktan sonra herkes dahada sustu gibi geldi. herkes bir anda oraya baktı ve sonra kafaları başka yöne çevirdi. şapkalı, 1.70-1.75 boylarında, orta yaşlı bir kişi hariç. koridordaydı ve zencilerle arasında 2-3 tane genç vardı. gençlere sertçe çekilin bakim dedi ve hareketi yapan zencinin karşısına dikildi. üç zencinin arasında konsere gitmiş çocuk gibi duruyordu. hemen önümde olmasına rağmen zor görüyordum herifi.

neyse şapkalı adam zenciye benim anlamadığım bir şeyler dedi. zenci hiç hareket etmiyordu. birşeylerde demiyordu. şapkalı adam aynı şeyleri bir daha söyledi. zenci gene tınmadı. şapkalı adam kollarını kaldırıp sert bir şekilde zencinin kulaklıklarını çıkardı. aynı şeyleri bir daha söyledi. zenci anlamıyorum anlamında kafa salladı. adam türkçe biliyormusun dedi. zenci evet dedi. adam fransızmısınız dedi. zenci hayır dedi. adam başladı anlatmaya. bak dedi. bu üstünden geçtiğimiz yer haliç. bu şehrin adı istanbul. bu ülke türkiye. burada yaşlı başlı adamlara artislik yapamazsın. buralar başka ülkelere benzemez. burada artislik yapan adamı öperler. adam gibi hareket et seni öpmeyelim. ben kimim biliyormusun? ben yabancılar şube polisiyim. şimdi sana bir tutanak tutarım, hoop airport. geçmiş olsun.

zenci cebinden t.c. kimliğini çıkarıp polis olduğunu anladığımız adamın burnuna soktu. polis önce şaşırdı. bende şaşırdım. zenci ben türk vatandaşıyım dedi. polis olabilir dedi. vatandaşlığı aldığın andan itibaren 5 sene hiçbir vukuatın olmaması gerekir, ben sana 3 cümlelik bir tutanak tutarım ve sen hooop gene airport. akıllı olun dedi ve yerine döndü.

bu olaydan sonra metrobüste herkes güldü. yaşlı amca özellikle polisin yanına gitti, şapkasını çıkardı ve alnından öptü. helal olsun abi diyenler oldu vs.

bu olay benim birkaç şey öğrenmeme neden oldu.

birincisi polis her zaman olaydan sonra gelmiyormuş, bazende suç üstü yapıyormuş
ikincisi türkiye de boyuna postuna güvenipte artislik yapmak bazen ters tepebiliyormuş.
üçüncüsü yaşlılara saygısızlık yapan kim olursa olsun, türkiye içinde nerde olursa olsun ayarı yiyormuş.
(bkz: olur böyle vakalar türk polisi yakalar).