bugün

claude chabrol'un dede yaşında yönetmenliğini yaptığı filmdir. başrollerinde isabelle huppert, jacques dutronc, anna mouglalis ve rodolphe oynadığı, senaryosu charlotte armstrong'a tarafından yazılmış montreal ve louis delluc ödüllü film.

(bkz: sıcak çikolata)
(bkz: zaman kaybı filmler)
(bkz: iyi film)
Claude Chabrol'un 2000 yapımı en tanınmış filmlerindnen biridir. Bu filmde de diğer filmlerinde olduğu gibi seyirci üzerinde yarattığı tanıdık etkilere rastlarız. Bunuel'in kadın kahramanlarında yaşadığı iyi ile kötülüğün birleşimi olan karmaşık ve kafa karıştıran yapılarını claude chabrol'un filmlerinde de buluruz. bu chabrolian tip kadın kahramandır. Aslına bakarsanız bu aynı zamanda bir paradokstur. isabelle Hepburt'de bize bu gerçeği yansıtmaktadır. Kibardır, sevecendir, iyidir ama aynı zamanda saf kötülüüğü temsil eder; çünkü entrikacıdır. Zaten rolu isablelle Hepburt'a teklif götürdüğünde ''bir kaltağın rolünde oynamak ister misin?'' der Chabrol. ve devam eder ''kaltak ama iyi görünen bir fahişe'' diye cevap verir.

bu karakter filmlerinde bir merkez konumundadır. ama her filminde farklı bir şeyi ifade eder. bunlar birbirine benzer ama hiçbiri aynı değildir. Mesela Madame Bovary'de tarihsel olanını görürüz. bu karakterlerin hepsi birbirine benzemesine rağmen, hepsi farklı bir açıyı ifade eder.

Chabtol'un filmlerinin bir özelliği de gerçeğin sürekli tekrarları ile karşılaşırız. mesela Chabrol'un diğer bir ünlü filmi de La Fleurs Du Mal isimli filmidir. Bu filmde de gerçeğin bir tekrarı söz konusudur. Film taşplaktan çalan bir müzik ile başlar ve bir kız kapısı yarım ayrık bir odada düşünceli bir vaziyette oturmaktadır. müzik devam ederken kamera salınımlı hareketlerle yan odaya geçer ve ölü bir adamın başından kan sızmış bir şekilde yattığını görürüz. Düşünceli oturan kız ise tahmin edersiniz ki ''Line Hala''dır.(diğer bir karakter olan Micheline bunun yansımasıdır. Micheline ile line aynı kökten gelen isimlerdir-François isimlerinin aynı(hem line hala'nın abisi hem de micheline'in hem abisi hem de sevgilisi) olduğu gibi) filminm sonunda da Micheline'yi aynı şekilde oturur vaziyette göreceğiz. çünkü o da aynı suçu işleyecektir. yani realitenin bir tekrarı söz konusudur. peki bu realite neden tekrarlanır?

''realiteyi yaratmak için tekrarı ya da bu realiteyi yarattıkça da gerçeği tekrarlarız''

Claude Chabrol bazen bu realiteyi gözümüze sokarken bazen de mükemmel bir şekilde gösterir, filmin ikinci seyredilişinde ya da dikkatli seyredildiğinde, eskiye dair bir flashback'de Lesbith(polonski'nin eski karısı)'in arabayı alarak yola çıktığın görürüz. ve o anda da bu geçmişe dair düşde erkek çocuklarının ayağının sarılıdır. çikalatayı içen lesbith arabayı alır ve gider. işte bu olay daha sonra bir kez daha yaşanacaktır.(oğlan çocuğunun ayağına kahnar su dökülür) ama bu sefer ayağı sarılı olmasına rağmen arabaya biner delikanlı..

filmlerinden anlaşılacağı gibi, Claude Chabrol müziğe büyük önem verir(lizst, Bach, Debussy, Benjamn Britten gibi büyük bestecilerin müzikleri yer bulmuştur filmde). daha doğrusu filmlerinde önemli yer tutar bu müzik. Chabrol'un oğlu bir bestecidir. filmlerinde belki ona gönderme yaptığı beliritilir. ama kendisinin de müzik bilgisi dikkate değerdir.

bu filmin başrollerinden birisi de jacques dutront'dur. gerçek anlamda, müzik dışında yabancılaşmış ve etrafına ilgisiz bir adamı canlandırmaktadır. diğer insanlar gibi o da olduça bencildir. olaylardan kaçabilmek amacıyla da müziğini kullanır. yani müzik bir nevi onun için kaçıştır.( La Fleurs Du mal'de siyaset kadın başrol oyuncumuzun kaçışı olduğu gibi)

Kadın kahramanımız da Anna Mouglais'dir. diğer bazı filmlerinde olduğu gibi, bir şüphe içerisne düşer.(aile içersindeki bu karışık ilişkiler yumağına LA fleurs Du mal'de de rastlarız. kimin ana kimin baba kimin kardeş olduğu belli değildir. bu durum da Freud'u fazlalıkla çağrıştırıyor) bu da ünlü pianist Polonski'nin babası olup olmadığıdıdır. bu hatun da Polonski gibi pianisttir ve bazı özellikleri onunla benzeşmektedir. çünkü bu kız ona eski karısını ve mutlu günlerini hatırlatmaktadır. Polonski, Anna için baba figürü olduğu gibi, Anna da onun için zamanında o çok istediği kız çocuğudur. daha doğrusu düşündüğü evlattır, çünkü sahip olduğu çocuğun atar, oynamaktan başka dikkate değer bir yeteneği yoktur.

filmde görüleceği gibi bu baba konusunda bir belirsizlik vardır. Chabrol bunu bilerek yapar çünkü Chabrol:

''kesiniğin kötülük ve uğursuzluk getirdiğine'' inanır. çünkü(''When greatest certainty of all, sense of connection is gone'')

Son olarak oğul Gulliame karakterine biraz değinmek isterim. bu karakter de ağırlıklı olarak üvey anneisne benzemektedir. üvey annesinin de dediği gibi: ''guillaime bana benziyor ama biz sana benzemiyoruz''(kocaısna dönerek) ve devam eder'' benim dahi olduğumu düşünen annem hiç olmamıştı''

not:filmin başındaki gördüğümüz örümcek ağı bir çok şeyi çağrıştırmaktadır. özellikle entrikayı. tuzakları ve sinsiliği.. aynı örümcek ağı çağrıiımını filmin son sahnesinde, heppburt'ın kafasını koyduğu yastıktaki işlemelerin görürüz ki bu da biraz dikkat ettiysek işin merkezinde heppburt'un kafasının olduğunu anlarız. ve o anda da şöyle der:

''güçlü bir zekam var ve herşeyi planlayan benim''

kısacası Chabrol göründüğünden çok çok fazladır.
Türkçesi "çikolata için teşekkür ederim" olan fransızca cümle.