bugün

Ev sahipleri genel olarak meraklıdırlar.

Anadolu'nun ücra bir köşesinde pederin memuriyete dolayısıyla zorunlu ikamete maruz kaldığımız; kışları kuş konmaz kervan geçmez bir küçük bir şehir.
Buradaki ev sahiplerimiz ise 80'lik hacı amca ile onun ikinci karısı 70'lik teyze.
Koca bir apartmanın sahibidirler. Bizler apartmanın bir katında otururuz, onlarsa diğer katta.

Her ev sahibi gibi bizim ev sahipleri de pek meraklıdırlar. Çokça konuşurlar, her şeye laf yetiştirirler. "patron kimmiş göstercem lan size" modunu daima açarlar.
"buraların kralı benim be oğlum" yaklaşımlarını hissedersiniz.

Ek olarak bizim ev sahibi kadın meraklı, kurnaz, konuşkandır.

Bir gün kurban bayramı günü. Mal pazarına gittik. Babam orta büyüklükte bir keçi seçti. Bense pek beğenmedim. Çocukluktan kalma alışkanlıkla; "baba, bizim keçimiz en büyük olmalı, ben şunu istiyorum" diye itiraz ettim. Peder şöyle göz ucuyla ; sen kim köpeksin der gibi baktı. Çocuk olsam mızmızlanır, ama babaaaa istiyorum yeaa diye zırlar bir sonuç alırdım.

Neyse peder beğendi bir tane, keçiyi sandıklı motosikletin sandığına attık, langır lungur sallanarak eve geldik.

Bizim ev sahipleri ile Keçiyi kestik. Yüzdük, parçaladık. Sıra kelle ütülemeye geldi.
Hava sıcak, yaz günü. Güneş tepeye kadar uzandı. iyice yorulduk, terledik...

Bizim ev sahibi yaşlı kadın; ateşin başında keçinin kellesini ütülerken sıcaktan ve ateşten domates gibi oldu. Bir anda sinirlenip elindeki bıçağı yere attı ve "offf yoruldum yeter artık" dedi.

Şu iş bitseydi duş alacaktım. Ah şurada merhametli genç bir kız olsaydı da sırtımı keselerdi dedi. Göz ucuyla da kocası hacı emmiye baktı. Araları limoni olduğu için de ben de kadına şöyle bir baktım. Benim baktığımı görünce de "şu da bana bakıyor, genç kıza ne gerek var, hacı emmi burda işte o keseler" herhalde diye düşünüyor dedi.

Ben de ehemehe diye sırıttım ve cevap vermedim.