bugün

Mâna-yı harfi: Başkasının mânasını göstermek. Başkasının bilinmesine hizmet etmek.
Mâna-yı ismi: Bir şeyin kendi şahsına ve zatına bakan ciheti.

‘isim’ tek başına bir mâna ifade eder; ‘harf’ ise başkasının mânasını göstermek için bir alettir. Meselâ, ‘ev’ kelimesi bir isimdir ve başlı başına bir mânası vardır. Fakat ‘eve’ kelimesindeki ‘e’ tek başına bize bir şey söylemez; ‘ev’ kelimesine yardımcı bir görev yapmış olur.

islamda nesneler ve kişiler Mâna-yı harfi cihetiyle sevilir ve sevilmelidir. mesela caminin kendisi değil allah'a kulluk edilen bir yer olması itibariyle kutsaldır. aynen seccadede olduğu gibi. seccade cir tür halıdır. ona değer veren Allah'a ibadet ediliyor oluşudur.

kişiler de aynı şekilde. mesela bir veli zat allah'ı hatırlattığı ya da ona yakınlaşmaya vesile olduğu için sevilir. yoksa kişinin bizzat kendisini sevmek mana-yı ismi ile sevmektir ki bu taraftarlık olur. makbul değildir.

Âbis ibni Rabîa şöyle dedi:

Ben, Ömer ibni Hattâb’ın Hacerülesved’i öptüğünü gördüm. O esnada diyordu ki:

Ben senin taş olduğunu, bir fayda ve zarar veremeyeceğini biliyorum. Şâyet Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ in seni öptüğünü görmeseydim, ben de öpmezdim. (Buhârî, Hac 50; Müslim, Hac 251)

hacerül esved ki cennetten geldiğine inanılan kutsal bir taştır, onu bile mana-yı ismi ile sevmek, ona aşırı anlam yüklemek yanlıştır.

kıstas şudur, bir nesne veya kişi bizzat kendisi için seviliyorsa bu islami açıdan makbul bir sevgi değildir. ama allah için seviliyorsa o zaman makbuldür.

seccade ye bu kadar kutsallık atfetmek yanlıştır. sonuçta eski seccadeleri çoğu kişi evde kesip temizlik ya da kurulama bezi yapıyor.

aynı şekilde seccadeye basan kişi de ona bir halı zannedip basması ile onun namaz kılınan bir yer olduğunu bile bile basması arasında fark vardır. maalesef müslüman dünyası manayı ismiye takılmış durumdadır.