bugün

gecenin renginde musfik kenter'in zuhal olcay söylemiş oldugu derin anlamli söz öbeğidir. harbiden ne anlami var elimizde ateş oldugu halde hiyartoluk edip karanlikta durmaya? bizi frenleyen ne? korkularimiz mi? korkularin sadece bir serapoldugunu bilmez miyiz? saygilar mi? hadi canim bize saygi duymayanlara değil saygi selam bile verirmez. aman be.... hey gidi bre karacaahmet kara mezarlık sana gelmiyorum işte. daha beni cok beklersin. lambo'nun meyhanesine gidiyorum beni daha cok beklersin ulan...!
mülayim sayesinde seyrettiğim efsane sahnenin efsane repliği. oscarlık derler ya hani öyle bir sahnenin kapanış cümlesi.
(bkz: beyaz atli prens beklemek)
dünya boktan bir yerdir. hayat manasizlarin mana olarak yutturuldugu bir zaman sonra kafamiza vura vura niçin yaşiyoruz acaba dedirtir bize. en dogru bildiğimiz yollardan giderken bile bizi süphe denilen aslinda bir ömür törpüsü içinde birakir.

ama işte dingiliğin hüküm sürdüğü kuru kalabaliklarin ve gereksiz gürültüler pek karanliklarda olmaz.

karanlik güzeldir, bütün maglubiyetlerin galibiyete cevrildiği hiç olmazsa bir tesellinin bulundugu yerdir.

kafanizda binbir türlü soylu düsünce var iken boktan ticari hesaplarla ütülenmediği yerdir.

ama işte insanin içinde bir yaşama ateşi vardir. bu ateş ki bizi ve bizleri su an ki durumuma getirdi.

yoksa simdi magaralarimizda ödümüz bokumuza karismiş vaziyette oturur olacakti. - belki de platona göre o magarada ki herif disari cikmasaydi daha iyi olacakti ya neyse-

bazen beyhude cabayla yasadiğimizi düsünürüz. nedir yani fanilik mührünü alnimiza kazimişlar bir kere. ne yapsak bos deriz.

ama marifet bu değildir. marifet fanilikte bir an olsa bile ebediliği yakalayabilmektir.

bunu cesit cesit yollari vardir.

santimler için yasariz, o santimler bizi ya galibiyete yahut yenilgiye götürür.

ama herseyi yapip yenilmek farklidir. hiç bir şey yapmayip yenilmek farklidir.

ikisinin arasinda dağlar kadar fark vardir.

birinde burukta olsa bir gurur öbürküsün de ise ne yazik ki ciliz bir yenilgi.

en büyük düsman ölümdür. buna direnmek gerek. ölüme kazik atabilir kişi.

gider ne bileyim...... bu da bana kalsin.

işte bu yolun ardinda dalida söyler siz dinlersiniz.

avec le temps'i.

dalida'ya sorarsiniz neden yaptin diye.

o da bugulu sesi ile - hayret türkce konusuyor-

'ziyafet bitmişti ve kandilleri söndürmem gerekti'

ave dalida morituri te salutant....
TiYATRO havasında, dandik bir sinema filminden çok kaliteli bir kesit, kalitesi elbette oyuncuların niteliğinden kaynaklanıyor.

(bkz: yin yang)
-ateşin var mı? sigara içmez misin? allah bilir rakı da içmezsin..

- konuşmasını da bilmezsin değil mi? sen kuşları da sevmezsin, çiçekleri de.. söyle, öyle değil mi? çocukları...

- canın çekmez mi hiç keyfetmeyi? parayı sever misin parayı? onu da mı?

- erkeklerden nefret ediyorsun ha? eeee.. sana da bu yakışır.

- at kendini denize! ne duruyorsun! "boşuna bu dünya" de be!

- benim yarı yaşım kadar bile yoksun. güzelmişsin de..

- derdin mi çok hı? bendende mi çok?

- at kendini şuradan denize,seni o paklar!

- (kadın cebinden çakmağı çıkarır ve adamın sigarasını yakar)

- madem ateşin var, ne duruyorsun karanlıkta?

- (piyano solosu girer ve tren sesine karışır,kadın arkadan bakarken ince bir gülümseme belirir yüzünde)

- hadi koş.. hayata...

- heey bre karacaahmet, kara mezarlık! sana gelmiyorum işte! var mı bir diyeceğin? yorgo'nun meyhanesi'ne gidiyorum. daha çoook beklersin, çok!

http://www.youtube.com/watch?v=ZMgknK9dJek