bugün

topy diye de bilinen soyalı fıstığı bilmeyen, hep misafir olup kalmasını istediğimiz, kahkahasıyla ortalığı yıkan, kedi korkağı fotoğrafcı... telefona bakmayı çok sever. *
gitmeyi bilmek/(#3297861). dördüncü nesil Ahmet telli sever olduğu sanılan yazar. nesildaş.
türk müziğine yeni makamlar kazandırmış yazarımızdır. helal olsundur. * (bkz: acermaşiran)
post modern aşk'a arabesk altyazılar kitabından bir ulaş oral şiiri. şöyledir efendim:

Fısıltılarıyla dokunur kulaklarına, yıkanmış
bedenine; kimsesiz ve soğuk bir duşun inlemelerine
ulaşır. Kim bilir hangi astrolojide kaç fal açtın düş'engiz
kadın: Mabrahar
kırmızı yaftasıyla uzanıyor yatağıma,
parmaklarında derinden işlenmiş menteşeler..
"Bir kapıyım yalnızca ben"; diyor, sokuluyor daha da
"Senin duvarlarında kapı delikleri,
bir kapı yaptırmıyorsun açılmak için okyanusa"
Dudaklarında binlerce zerrem,
Her satırbaşında sessizce bana dönüp bakan
Yıllar... Diyorum,
"Yalnızca elli sene seçebilirim yalnızlığı"
Mabrahar,
Parmaklarında kalın menteşeler,
Etrafımda etsiz ve beton duvarlar...

Bahar geliyor, bu kez olmadık şiddetle.
Taş taş üstünde kalmamış, parmaklarda
Sökülen yaftalar,
Acılar,
Hüsranlar...
Kaç rakı şişesine sığar ki sevişmek için
Gelen bir kadın?
Kaç bahar bir ders verebilirsin ki insanlara
Mabrahar? Yıllar öncesi...
Aşkı tattırabilirdi tek gecede kapılar,
Aşkı anlatabilirdi kurtarıp beni yalnızlıktan
Baharlar!
Bıraktığım yerlerin, eskimemiş sözler
Ve vadesi dolmuş sabahlar...
Unutalım artık bunları,
Ne sözler kalsın, ne geçmiş,
Ne yalanlar, ne de yıkıntılar...
Geçmişi unutalım değil mi? Evet unutalım.
Böyle mi öğrettiler sana o adamlar?
Taş ocağının üstünde boğulan,
Çilek aromalı jelibon sevişmelerinin kadını...
Bir imparatorum ben şimdi kendi çağımda,
Bir imparatorum ben
Ve yalnızım... Dünyayı sat ucuza,
Ona acıma, aşka da acıma... Bırak aşkı Mabrahar!
Kalsın bir yerlerde, ben bileyim,
Keselim biletini ve konuşkan bir kadın olarak kal,
Öyle bilsin seni uzaklar.

Bahar geliyor, tren yaklaşıyor...
Boynumdasın hâlâ,
Bir otelin yalnızlığını bozuyoruz
Sen, ben ve duvarlar.
Sana sorduğum sorular vardı Mabrahar,
Ölümcül yanıtları ve affedemediklerimiz vardı.
Dönme diyorum işte,
Kırma kendini benim safsatalarımla.
Bilmez misin uçkurumdan tutup bir gün
Dağlara çivileyecekler beni çılgın bir huzurla.

Sıyrılır mı bir kadın kilometrelerce
orospunun arasından?
Sana soruyorum Mabrahar!
Yedi mevsim geçse de sen söyleyemezsin,
Çalarsın ve kendininmiş gibi kullanırsın aşkı.
Jiletlerin derin izler bıraktığı zamanlar vardır,
- Geniş zamanlar; yırtınan, şımaran ve gitgide
orospulaşan bir kedi gibi
Kafesinin içine gömüldüğün zamanlar!
Seni sevdiğim, çıngıraklı hayallerim,
Şehvet ve kahkaha dolu bir gecede
Muska bağlayıp koynuna
Beni koyup gittiğin zamanlar...
Unuttun değil mi Mabrahar!
Hiç ciddiye almadın ki hayatı sen...
Küçük dişlerinin arasında geveleyip
Bir sakız gibi fırlattın;
Ama saltanatım... Saltanatımı sürüyorum şu an,
Yedi tepe, yedi mevsim, yedi harika
Pamuk prensim ben, etrafımda yedi orospular...
Mabrahar, sevmiyorsun artık masalları değil mi?
Evet, büyüdün, serpildin ve serildin yollara.
Aramızda çarpışacak kimsecikler yok,
Kimsecikler yok aramızda,
Yalnız sen ve ben... Yalan!
Ben varım Mabrahar!
Ben ve benim tibet yaylasında oturan imparatorluğum...
Her şeyin sonu geliyor,
Kana susuyor sokaklar.
Duvarlardan atlamaya kalkıyorsun.
Bahar geliyor, tren gidiyor...
Yetişemiyorsun sonunda, muskan düşüyor koynundan.
Göğüslerin ortada, sutyenin ve külotlu yalnızlığın...
Bahar geldi, tren kaçtı Mabrahar!
Kırılır mı bir kur-an elinde,
Binlerce arapça söz, sureler?
Unutmuştun hani? Unutamazsın geçmişini,
Unutamazsın, sarhoş yollarda
kuşluk vakti uyandırırlar seni zabıtalar.

Bahar gitti, başka bir bahara kaldı tren.
Bak, söylüyorum sana;
Son sözcüklerim, kelepçelerin
Ve benim bıraktığım gemici düğümü...
Orospulaşan bir kedi gibi kıvrıldın yatağıma,
Yatağımdasın ve sevişiyoruz hâlâ.
Mabrahar, gün gelecek
Sorular ve yanıtlar olmayacak inan bana.
Sarılacağız okyanuslara,
Kapılarım olmayacak,
Duvarlarımla birlikte yerleşeceğim senin kamarana.
Bir kedi seyredecek karşı kıyıdan,
El ele tutuşacak güneşle,
verecek yedi tepeli şehri dudağına,
ve geçmişini unutacaksın! seni
lanetli bir bozuk paranın hayat boyu süren
krallığına taşıyacak saltanat hırsın!