bugün

bireysel çıkarlarınızı, dolaylı yoldan toplumsal çıkarlara dayandıran yapıya devlet denir. bu yapının temelindeki zatlar her zaman devletinize ve tümleşik olarak üretilen değerlere sahip çıkmanızı söyler. bu şekilde yükseleceğinizi ve refaha kavuşacağınızı size ömür boyu aşılar. biz de yeriz. işimizi icra eder emekliliğimizi bekleriz.

eğer size birisi çıkarlarınızı doğrudan sunuyorsa doğru yerdesiniz muhtemelen. bunun aksi hede ve hödödür. hatta sadece hödödür bence. dolayısıyla devlet yapısı altında insanlara sunulan mekanizmaların ve yönetim tarzlarının hepsi yalan dolan üzerine kurulu diyebilir miyiz? evet diyebiliriz. gütmek içindir diyebilir miyiz? evet.

toplumları yönetmek gerekir. bunun için sistemler kurulur. (bunlar artık klişe bilgi oldu ama yine de karşılıklı teyit edelim aziz okuyan) çünkü ucunda büyük paralar, çıkarlar, konfor, lüks, güç vb. vardır. KiMiSi DEVLET BAŞKANI OLUP BU TATMiNi BiREYSEL OLARAK YAŞAR, KiMiSi DE BiR PARTiYE OY VEREREK TOPLUMSAL TATMiNiN BiR PARÇASINA YAMANIR. kurulan bu sistemler herzaman birbirleriyle çelişir ve karşıtlıklar oluşur. bu karşıtlık içindeki her insan bir diğer kutuptakinden içten içe nefret eder. en yüksek bilince sahip kişi bile bu kavganın içine girerek adeta "beni güdün" diye yalvarır. yani sonuç ne? dünya tarihi boyunca milyon kez yaşanan benzer kavgaların aynısının tekrarının tekrarının tekrarı. bu yöntemle insan bi bok olabiliyor olsaydı muhtemelen insanlık tarihi boyunca çoktan olmuş olurdu. ama nolmuş? olmamış işte. kısaca bugün siyasi, dini, toplumsal, bireysel ve x-sel uğraş veren herkes boş bir çaba sarfetmekte olduğunun farkına varmalı. eee napalım diye soranlar oldu şimdi. önerim: sevişin.