bugün

Bildiğimiz nükleer enerji santrallerinin çalışma prensibi olan izotop parçalanması ile enerji elde edilmesi yönteminden farklı olarak izotop birleşmesi (füzyon) ile enerji elde etme yöntemine dayanan reaktör çalışmasıdır.

Bunun avantajı ne olacak sorusunun cevabı daha fazla enerji elde edolmesi ve çevre kirliliğine neden olmaması.

Başlık ekşisözlük'te görülüp açılmıştır ancak ekşicilerin ne mal beyinli olduklarının da milyonlarca kanıtından biridir. Hepsi de 'ya bu yapılsa varya enerji savaşları biter, uçaklar bedavaya uçar var ya dünya ne güzel bi yer olur. Hadi çocuklar elele tutuşup dans edelim' modundalar. Ulan kazma reaktör üstünde çalışan locheed martin, yani dünya silah devi... Bu adamlar reaktörü senin gibi bir gerizekalı elektrikli arabasına atlayıp laylaylom gezsin dolaşsın diye yapmıyor, petrole bağımsız savaş makinelerinin dünyanın geleceğini belirleyeceği için yapıyor. Senin uçakların, tankların günde yüzlerce litre yakıt ararken onlarınkiler ikmal ihtiyacı duymadan günlerce tepende gezecek. Belki şu anda bir zodyak botu batıran lazer silahlarını geliştirip beynini kaynatacak. Sen hala deniz suyundan içme suyu elde edicez Herkes temiz su içicek diye hayal kur.
Artık petrole alternatif kaynakların üzerine düşme vakti geldi tabikide.ancak bu sefer hammadde savaşları başlayacaktır.

Burada ibret almamız gereken nokta şudur;yan gelip yatmakla olmuyor kafayı çalıştırmak lazım.isteyince olur işte görüldüğü gibi.
sevinsem mi, üzülsem mi anlamadım.

la bu firma f 35'ler de ortak çalıştığımız firma değil mi.
yerbilimci prof.dr.celal şengör'ün fatih altaylı'ya yazdığı mektupta öngörülen nükleer füzyon reaktörüdür.

celal şengör o lafını sakınmaz anlatımıyla sınırsız ve temiz enerji üretecek bu reaktörün ülkemiz gibi kör cehaletin kuyusuna düşmüş bir ülke için ne anlam ifade ettiğini şöyle anlatıyor:

"Diyeceksin 2026'da ne olacak? Büyük bir ihtimalle o tarihte veya daha önce, şimdi Fransa'da hemen bütün uygar dünyanın (ABD, ingiltere, Fransa, Rusya, Japonya, Kore, Çin...) parasal ve bilimsel katkı yaptığı ITER'in (Uluslararası Termonükleer Deneysel Reaktör) teknolojik deneyleri sonuçlanarak sıfır kirlilik üreten ve neredeyse sıfır maliyeti olacak olan füzyon enerjisi üretimi hayata geçecek ve bir galon deniz suyu 300 galon petrol kadar enerji üretmeye başlayacak.

Bu artık 'Olabilir mi?', sorusu değil, 'Ne zaman?' sorusu olmuştur. Bu arada elektrikli otomobiller dünyanın en kaliteli petrollü otomobillerinden daha iyi performans göstermeye başladılar.

Elektrikli gemi ve uçaklar da yolda. Füzyon hemen hemen bedava elektrik sağlayacağı için, bu tür teknolojilere sahip ülkeler kelimenin tam anlamıyla bedava yaşamaya başlayacaklar.

Taşıma ve haberleşme tamamen elektrikle yönetilecek (Jules Verne nur içinde yatsın; bunları 150 sene evvel görmüştü).

Tabii Türkiye bu bedava yaşama yarışının tamamen dışında olacaktır, zira bilimi dışlayan ve hor gören yöneticilerle, onların açtığı imam mekteplerinde verilen eğitimle bu yarışa katılmak mümkün değildir.

Malum bizim önceliğimiz kafaların içine hangi bilgileri koyduğumuz değil, kafanın üzerinin örtülü olup olmaması.

Oluşmasına ne yazık ki katkı sağlamadığımız bu teknolojiye ihtiyacımız olacak. Ee ne yapmak lazım?

Satın almak, çünkü başka çare yok. Neyle? Paramız pulumuz şimdikinden çok daha az olacak, çünkü satacağımız ne malımız, ne aklımız var.

Üstelik de bedava enerjiye sahip olanlarla üretim rekabeti yapmamız da zaten mümkün olmayacak.

Peki neyi satacağız da parasıyla bu teknolojiyi alacağız? Tek şeyimiz kalmış olacak: Ülkemiz ve özgürlüğümüz. Bunları satarak yaşamaya çalışacağız.

Dua edelim ki gelişmiş milletlerin bunlara ihtiyacı olsun. Yoksa o şansımız bile olmayacak; yani bize artık yaşam şansı bile tanınmayacak. Ama buna müstahakız: Çünkü bilimi, çağdaşlığı değil zırvalığı tartışıyoruz ve siyasal tercihlerimizi bu saçma tartışmalara göre belirliyoruz.

Tartışalım, AKP IŞiD'e karşı hareket 'fetvası' alabilir mi, alamaz mı?

Acaba bunu hangi ulemaya sorsak. Elâlemin en yüksek bilimsel düzeyde bedava rahat yaşamı yakalamak üzere olduğu bir dönemde, bu gibi zırvalıklarla uğraşan, çocuklarını ortaçağın saçmalıklarını öğreten kurumlara mahkûm eden cahil ve akılsız bir toplum, yaşama hakkından zaten vazgeçmiş demektir.

Şuna emin olun: Arkamızdan kimse ağlamayacaktır. 'iyi oldu' bile diyecek düşman çıkmayacak, çünkü düşman bile addedilmeyecek kadar önemsiz olacağız".
olabilirliği tartışılmadan öncelikle füzyon tanımlamasının ne olduğunu gerektiren reaktör. basitçe anlatmak gerekirse böyle bir şey yapıldığını düşünürsek bunu kontrol altında tutmak için de yine inanılmaz büyük bir enerji gerekecek. önemli olan da burası.

(bkz: füzyon)
"hayatınızı basitleştirin" diye öğüt veren tolstoy'un ruhunun mezarda ters dönmesine sebep olacak reaktördür.

lockheed martin ve bunun gibilerin şakşakçılarının "herşey tekrar edecek" gibi bir felsefeye adapte olmalarından dolayı hiçbir çekince duymadan destekleyeceği reaktördür.

zannediyorlar ki elektrik bedava olacak.

ulen, o kadar bilim insanı, o kadar "uygar" devlet, ve en önemlisi o kadar "iş adamı" yeşil dünyaya önem verseydi rüzgar türbinleri ve solar panellere büyük bütçeler ayrılırdı. beleş fiyata dağıtılırdı. ek bütçe falan ayrılırdı. yok ölye bir şey ama, olmadı, ticaret yapıldı, yapılıyor.

dünya keko dolu. ama en çok keko olanlar da modern dünya moronları. hakikaten çok şey ezberleyen asalak nesiller yetişti. bunların büyük kısmını da iphone'la tanışıp kullanmaya alıştıktan sonra kendini teknoloji gurusu zannedenler. "aa kompact füzyon reaktörü olum süper bir şey ya, buna karşı çıkan doğa düşmanıdır" gibi sözler duyarız ağızlarından. dünya politikası, yaşam felsefesi vs. konularda beyninin içi bok çukurundan farksız olduğu için böyle oluyor.