bugün

tam 8 yıl oldu. nasıl geçti anlamadım. bi kargaşanın içinde bulduk kendimizi.
önce öss derdi 2 yıl boyunca gerdi. ardından amına kodumun vizesiydi finaliydi. ben varya süzme salağım , kopya çekmeyi bile bilmediğim için okulu da uzattım ohh amına koyum. en gerizekalısı dahi kağıtta boş yer kalmayacak şekilde teslim ederken, boş verdim bir çok kez bende aynı kağıdı. tıpkı hayatımda olan boşvermişlik gibi. buyrun hocam boş kağıt, nolursa olsun ...

hep suçu başkasına atmak, kendine bok sürdürmemek bu mudur yani olay. iyileri sen yaparsın, kötüleri başkası yapmıştır.
hani bi program yüklersin ya bilgisayarına sürekli: i agree ve ya i accept dersin onca şeyi okumamak için. senin eşşeğin erkek dersin bilgisayarına. he dersin, haklısın hadi yükleyiver. işte hayat böyle oluyor bir süre sonra.

aslında Liseden sonra hayatım fifa 2000'deki skip match butonu ile maç atlar gibi geçiyor... "Skip day", "Skip week", "Skip month", "Skip year". Hay ben böyle hayatı skip diyesin gelir...
bu da eklemeyi unttuğum müzik zımbırtısıydı: http://fizy.com/s/1ah0l5
pişmanlık dolu bir hayat. şimdiki aklım olsa ile başlayan cümleler, hiç bir şey için geç kalınmış değil aslında diyerek bitiyor. 7 sene önce yaptığım hatalar yüzünden şimdi afedersiniz yarak gibi yaşıyorum. 1 sene ya 1 sene sadece bir insanın hayatını nasıl değiştirir lan. hatırladım kızdım yine kendime.
edit : imla
başlığı açan yazar da diğer liseliler gibi ' yedi bela ' okul müdürünü unutamayacak ve bununla yaşamaya alışmaya çalışacaktır.
hep içinde bi özlemin kaldığı hayattır.
hele ki çok hataların ve pişmanlıkların da varsa ayrı bi acısı olan hayattır.
daha derli toplu hayat ve unutulmaz arkadaşlıklar, üniversite ve iş hayatı ile gelen yenilikler ve kendi ayakları üzerinde durmanın verdiği mutluluğu getiren yıllardır.
sorumluluklar dünyasına hoşgeldiniz.
jet hızıyla geçen hayattır.
ya lisede yaşanan dolu dolu yıllar yapılan geyikler muhabbetler üniversiteye gelince tadını vermiyor. ya da lisede geçen monoton, itişli kakışlı hayatın yerini üniversitedeki eğlenceli hayat unutturuyor. azdır iki ortamda da yerinde zamanında yaşayıp tam tadı alabilen.
(bkz: ergenler tedirgin)
universite ile geçmeye devam edicek hayattır.
bildiğin sıkıcıdır. üniversite asla lisenin tadını vermez.
sınav sonuçlarını beklerken geçen ızdıraplı süreç sonrası beklediğini bulamamakla sonuçlanan durum.
liseden sonra ancak sıçarken sigara içersin. *
lisedeki samimiyeti,dostluğu üniversite hayatında aramakla,bulamamakla geçer hayat. üniversitede çoğunluklukla herkes kendini düşünür, her defasında birilerine güvenirsin ama yine kazığı yiyen sen olursun. bir kaç istisna haricinde. ama lisede bunları yaşamazsın.lise bambaşka. lise günlerimi buram buram arıyorum . hala görüşüyorum lise arkadaşlarımla,hayatta onlarla geçirdiğim zaman kadar hiç bir zamandan bu kadar zevk almadım.
35 yıl çalışıp emekli olan yaşlı amcanın içinde bulunduğu boş vakit gibi birşeydir lys den sonra üniversiteye yerleşen öğrencinin boş zamanları.
tarih: 24 nisan 2010*
yer: istanbul amerikan konsolosluğu
saat: 9.30 civarları

konsolosluk görevlisi ile wat yapabilmek için görüşme yapıyorum, ilk yaşımı soruyor. ben afallıyorum, şimdiye kadar okuduğum diyaloglarda, çıkabilecek sorularda bu yok. neyse cevaplıyorum, bu sefer amerikaya niye gitmek istiyosun diye soruyor ki normal sorulardan biri, ama ben bi kere afallamışım, kem küm etmeye başlıyorum, arkadaşlarım gittiler ben gitmedim vs vs. ben seni soruyorum, arkadaşlarını diyor, niye şimdi, diyor ses de diafondan kesik kesik geliyor zaten. ben de sinirleniyorum, biraz yüksek sesle, canım şimdi gitmek istedi diyorum, içimden de siki tuttuk, kesin yollamıycak bu diyorum. öğrenim belgelerime bakarak sinirli bi şekilde "liseden sonra sen naptın" diye soruyo, asabiyetine anlam veremiyorum, makina mühendisliğinden mezun oldum, şimdi de yüksek lisans yapıyorum diyorum, o zaman ablamın yüzüne bi nur düşüyo, klasik sorulara giriyo ben bi oh çekiyorum. ortalamasıydı, nereye gidip ne yapacağımdı falan filan derken bi bakıyorum, güzel ablam vizen onaylandı git gerekli işlemleri yap diyor.

işte ben liseden sonraki hayatımda bunları yaşamışım.
kalbin atış ivmesi aşşağıya doğru bir eğri çizmeye çoktan başlamıştır.
Yavaş yavaş ergenlik döneminin sonlanmasıyla, kişinin hayatın gerçeklerini yavaş yavaş görmeye başladığı hayattır.
lise döneminde güzel yaşanmışlıkları olanlar için özlem dolu olabilir fakat lisede pasif, insanların varlığından haberdar olmadıkları için ise hatırlanmaması gereken saçma günler silsilesi ...
bir bakmışsın aynaya saçlar yok.
12 yilin bir cirpida geçtiğini hatirladigimdir.