bugün

Sylvain Chomet'nin, 1907-1982 yılları arasında yaşamış usta Fransız komedyen Jacques Tati'nin eski bir yazımından senaryolaştırdığı 2010 yapımı; sade, fakat içten içe çok görkemli olan 76 dakikalık animasyon çalışması (imdb notu, 7.6 civarlarında dolaşmakta). -şahsî kanaatime göre- bir animasyon filminin olmazsa olmazları; çizim kalitesi ve kaliteli kurgudur ki L'illusionniste bu iki kulvarda da ortalığın mına koyuyor. mekan ve bina çizimleri mis gibi kalite kokuyor. öte yandan, duygu ve düşünceler karakterlerin yüz ifadeleriyle muazzam bir şekilde aktarılıyor. o kadar ki; çok nadir geçen diyalogların yokluğu insanın canını zerre sıkmıyor. Tam bu aşamada seyirciyi uyarmakta fayda var. Şöyle ki; bu bir Fransız filmi. Yani, her filmde sevimli karakterler yaratmayı başaran Pixar ya da Walt Disney filmlerine benzemiyor. Kaşını çattığında çok sevimli olan bir Wall-E ya da sirkten kaçarken bizi de peşinden sürükleyen bir Bolt beklemeyin sakın ola! ha şunu da atlamayalım; filmde yakın plan namına bir şey göremeyeceksiniz. hemen hemen tüm planlar geniş açıyla sunuluyor. Ona göre şey yapalım, küfür olmasın sonra.

iki satır da hikaye ile ilgili yazayım;
Bizim Cem Yılmaz'ın Hokkabaz'ından da bildiğimiz üzere, hokkabazlık -yani sahnede türlü el çabukluklarıyla insanları eğlendirmek- gittikçe unutulan bir meslek. Bu yüzden de içinde tuhaf bir hüzün barındırıyor. bir de bunun üzerine Fransız'ın o melankolik dünya görüşü eklenince ortaya seyretmesi zevkli bir hikaye çıkıyor. (melankolik dediysek; duygu sömürüsüne kaçmayan usta bir dramatik örgü, temiz ve dokunaklı bir üslup yani. yanlış olmasın!)

--spoiler--
Film, yalnızca sihirbazın şahsi yalnızlığına kilitlenmiyor. Onun gibi gösteri sanatlarının çeşitli temsilcilerinin de kendi fanuslarındaki yaşam kavgalarına naif bir bakış atıyor. Sahip oldukları yeteneklerle varoluş gayreti içindeki bu insanların, değişen ekonomik ve sosyal koşullarda hayatlarını sürdürebilmek için yeterince para kazanamamaları, çevre tarafından sadece bir eğlence aracı olarak görülerek ciddiye alınmamaları, hatta horlanmaları da filmin aynı amaca hizmet eden çokyönlülüğünü güçlendiriyor. Bir palyaçonun sürekli aşağılanıp dövülerek intiharın eşiğine gelmesi, bir vantriloğun evladı gibi gördüğü kuklasını satmak zorunda kalması, akrobat kardeşlerin para için hünerlerini duvar boyamakta kullanmaları madalyonun karanlık yüzünü göstermeye yetiyor. Sihirbaz da tıpkı bu insanlar gibi zevk aldığı işten geçinmek durumunda kalmasından ötürü değişken şart ve beğenilerin kuru kalabalığında dik durmaya çalışıyor. Bir yandan sihirbaz, palyaço, akrobat, vantrilok, bir yandan da normal bir insan olmaya, insanca yaşamaya çalışmak onlar için güçleşiyor. Alt kimlikleri, kendi inandıkları ölçülere sığmamaya, gösteri dünyası ile gerçek dünya arasında sıkışmalar yaşamaya başlayınca sefaletle mücadele halindeki özlerine dönmek zorunda kalıyorlar. Sihirbaz için gerçek sihirbazlık, bir bakıma bu fikriyat içinde becerilerini sürdürmeye devam etmektir ki, yenilginin kabul edildiği noktada sihirbaz diye birisinin aslında olmadığını itiraf etmek kendisi için çok acıdır.
--spoiler--

Sylvain Chomet'nin harika çizimlerinin böyle hassas bir öyküyle birlikteliği, baştan sona saf, temiz, dokunaklı ve yer yer tebessüm ettiren bir sıcaklıkla aktarılıyor. Yağmurun, otel nostaljisinin, o otel odalarına sızan yanıp sönmekteki tabela ışıklarının, rüzgâr-gölge ilişkisinin estetik görkemi yanında, bir tencere çorbayı paylaşmanın, sihirbazın şapkasında yaşamaya alışmış bir tavşanı doğaya salmanın, değer verdiğiniz birine hediye sunmanın, ama bazen ona verilecek en anlamlı hediyenin onun hayatından çıkmak olabileceğinin hüznünü taşıyan bir film L'illusionniste. Zaten neresinden tutarsanız tutun, elinizde bir tek o hüznün kalacağı güzellikte.

fragman gözlerinizden öper; http://www.youtube.com/watch?v=N6l3BdVwv9k
Sonrası iyilik, sonrası güzellik. iyi seyirler.
şiirsel bir anlatıma, diyaloglara muhtaç olmadan yüreğe dokunan bir nahifliğe sahip, özgün bir animasyondur. bilhassa illüzyonist'in tavşanı ile vedalaştıktan sonra kameranın arka planda yer alan hafif müzikle adeta dans ederek yükselmesi, tarif edilemeyecek hisler uyandırır. bu film yalnızca, defter yapraklarının pencereden süzülen rüzgarla uçuşurken, duvarda oluşturduğu yansımaları için bile izlenmelidir. acı da olsa şu gerçeği anlatır: sihir diye birşey yoktur. sadece emek ve fedakarlık vardır.