bugün

bir dönem seslendirme,senaristlik,radyo programcılığı,şiir matineleri de yapan 1985 yılında marjinal şair olarak tanınmaya başlayan şairdir.

al bu külü de götür
al bu külüde götür, diğer hayatlara üfle
muzaffer bir hain gibi ayrıl
tertemiz hayal hikayemden.
--spoiler--
Bir seri katil yetiştirmekle bir şair adayına öğüt vermek arasındaki fark, hayat manzarasını seyretmek için oturduğunuz masanın pencereye olan mesafesine bağlıdır. Camı kırıp dışarı çıkanınsa katil mi, şair mi olduğu her zaman tartışılacak.
--spoiler--
duyguların kelimelerle dansını izlemenize yardımcı olan, "küçük" olmasına rağmen "büyük" olan kişilik.
ayrıca,
arkadaşımın arkadaşı. * *
"tarihe en büyük savaş diye geçsin götümüzle devirdiğimiz dağ gibi aşklar."
büyüğü iyi de küçüğü biraz şey.. (bkz: cmylmz)
günlerdir kitaplarını elimden düşüremediğim bağımlılık yapan şair.

(bkz: bir nedeni yok yalnızca öptüm)

Birinin peşindeyim ben; tanımsız bıraktığım birinin. Sessizliğin doyurduğu, biçimli ve endişeli birinin. Düşüncelerimi zapteden, kelimelerimi korkutan birinin. Yanında huzurlu uyuduğum, mutlu uyandığım birinin. Onunla olmakla, onunla birlikte yaşamakla gizli bir gurur duyduğum, asla kıskançlığa ya da sahiplenmeye dönüşmeyen bir tutkuyla bağlandığım birinin. Onu arıyorum göğe her baktığımda; bir melek gibi uzanıp yüzüme dokunacağını tasarlıyorum. Bütün aşkların payına düşen şiddetten arınmış, başkalarına aynı birbirimize farklı koktuğumuz bir sevginin yolu bu. Cesaretimi ondan alıyorum pervasızca ve yine ona ben cesaret veriyorum mücadele ruhunda. Bir sır gibi saklıyoruz misafirliğimizi. Hüzün bitince geri döneceğiz çağımıza. insanlığa karışmaya hazır yapışık kalpler taşıyoruz aşkımızda. Bizim aşkımız hakikaten beden gücü gerektiriyor akıl kadar. Yapacak çok işimiz var. Dövüşecek çok düşmanımız var. Kucaklayacak çok arkadaşımız var. Bizim sebebimiz bu. Bizim fazlalığımız bu. Belki de iksirimiz. Kanayan yüzlerle çevrili bir gezegende, fırtınaya karışan bellek tozlarımızla, erdemlerimizle, ideallerimizle ayaktayız. Yalan söylemiyorum...

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.

Ben seni kırmak için yaratılmadım. Uzun zamandır seni planlıyorum haksızca; cezalandırılacak kadar mı yabancı, tanınmaz ve suç yüklüydüm? ! Belki; seni çok yıprattığımın, bıraktığımın elbette farkına vardım, ama herşey mi benim aleyhte varoluşumla açıklanabilir? ! Beni, başta sana olmak üzere kimliklere karşı saldırganlaştıran koşulları tek başıma ben mi oluşturdum? Seni kaybettim. Bunu biliyorum. Seni kaybettiğimi sen çekip gitmeden önce de biliyordum. Ortadaydı. Bedel ve kefalet ortadaydı.. senin hakkında bir satır yazmamaya çalışmamın nedenini hiç düşündün mü? ! Sana ait olanları içten içe koruma uğraşı mıydı sanki bu: kuşkusuz. Hala da saygıyla ağlıyorum. Büyük bir tesadüfe yenildim, büyük bir eksen kaymasıyla, sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan gibi,

Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.
17 mart 2010 saat: 13:00'de ege üniversitesi yusuf vardar kampüs kültür merkezine söyleşiye gelecek olan kişi.
sevenlerine duyrulur.
Küçük iskender 17 mart çarşamba günü "Ege Kitap Günleri" çerçevesi altında Ege Üniversitesi'nde söyleşi yapacak, hayranlarına duyurulur... (12:00)

not: küçük iskender elinde kalemi ile şiir yazar, bağzılarının düşündüğü gibi organı ile değil...
melankolik sözcükleri bir araya getirmekten ötesini yapamamıştır çoğu zaman kanımca. elbet görecelidir bunlar, kimilerini büyülemiş olabilir fakat bana göre kesinlikle değildir.
Ben Bu Şehri Bir Gün Sana Anlatacaktım

Kel kadınlar tanıdım insafsızca
Her sokak başında bir ekip otosu vardı
Kaç paraya öpüştük durduk asitli homojen
Ne çok insandılar öyle yıkılası acılı
öyle kırkayak kimlikli. Sahi,
bana ait bir sürü sevgiliyle dolaşırlardı!

Dolaşırdı ayaklarım - babam kimdi, belki
birikimler yalnızca, yalnızca itilişler!
Annem: O, yalnızlığım olacak!
Sarhoş çocuklar gibiydim, dirilen bir ceset
gibiydim - yüzümde bir gri saten bıçak! Saat bozuk
gibiydim, imdat polis gibi! Saçmalayacak gibiydim
beni bir bıraksanız, ah bir bıraksanız,
ödünç bir tutku, özürlü bir rüzgar misali
dağılıp gidecek gibiydim!

Oğlum eşkalim istanbul, yine katildi. Kızım
son vitrinin son beyaz gelinliğinde!
Yaşları, toplasan en fazla on üç, on dört
en azından milattan önce yirmi! Bir zaman
efkarla makyajını tazeledi içimdeki ölü helvası
Ölü helvası ve kör çiçekler satan çok kalibre çingene!
Ve horgörülen aşklar bazen sahte.. abazan..
Biraz daha öpüşebilsek, ah bir de
öpüşmeleri, sevişmeleri, logaritmayı bilsek
alkol komalarımıza hafif inceden
profesör bir zencefil kokusu inecekti!

Kel kedımlar tanıdım insafsızca
Her sokak başında bir ekip otosu vardı
Hatırlar mısın, yazmıştım sana, her otel odasında
filtresi bekaret kanıyla lekeli
yanan bir .rospu sigarası. Ah, göğsüm,
sen, kurşuna dönmüş zalim gözlerle
delik deşik edilmiş bir erkek fanilası!

Delikanlılığım aşka aç
aşka muhtaç
aşka mecburdu!
Ve yüreğim!
Yaşlandıkça memeleri sarkar oldu!
Bana bir haller oldu / bana filmler bir tuhaf olur!
Sarkaçlar bana pek bir dar oldu / kuyular pek bir sığ olur
Bakın! Kızkardeşim gitti gecenin dul eşi oldu
Abim miyop dudaklarıyla kendi yılanında küçülür küçülür mahfolur!
Ah! Çıtır hüznüm, asil acılarım, dikkat edin!

istanbul bu! Genç bedenlere aç
dinç cesetlere muhtaç
hürriyete mecburdur!

Küçük iskender
bugün bana bu satırları yazan muhteşem şair
otobanda
peri ezme!
onlar seni
çok seviyor!
kadın ruhunu şöyle tanımlamış:
'kırmızı kadehte illaki beyaz şarap içme saplantısı'

tanım: herkes uyuduğunda rüya olan, şair.

asi bir yazısı için:
(bkz: rock manifesto)
--spoiler--
Varsın kırmızı ışıkta dursun otomobiller, ben serilip
yere, gökte kaç yıldız var acaba diye sayacak kadar hayalperest,
pervasız, korumasız ve sonsuza kadar salak kalacağım.
--spoiler--
--spoiler--
HERŞEY bir sokak çocuğunun elini cebine sokabildiği kadar boş. Öznesi olmayan cümleler gibi değersiz. Ve senin "naber'' soruna "iyilik" dediğim kadar YALANDI.. Olsun.
Ben yine de gülmeye devam ederdim.
Sen , açtığın
yaralara hep yenisini eklemekten vazgeçseydin,
Öncekileri
unutabilirdim...
--spoiler--
"öldüğüm varsayılsın. otopsiyle uğraşmak
lüzumsuz bence. sebebime direk gözlerin yazılsın. keza senin
yoksa bile, yokluğunun mutlaka parmağı vardır bu cinayette..."
--spoiler--
Yüzüyorsanız boğulmayın, içiyorsanız çok için, seviiyorsanız sevişin. Üzülüyorsanız, yapmayın değmiyor
--spoiler--
yavru kedilere takılan ad.büyük kedilere iskender denir.
Çok ayıp bir şey mutluluk

Eğer bir dosta giderken geceyarısı
ona uzatacağın elinde gelincikler varsa ve
arkana sakladığın elinde taşıyorsan hâlâ hançerini
"iki taşşak arasındaki yarak kadar yalnızım" küçük iskender.
oda

yetiniyorum seslerin bıraktığı izlerde dolaşan hayaletinle,
ağaran günün içine yetişmek isteyen bir yolcuyum
defalarca eriyor ve tekrar katılaşıyorum bu göz yangınında
lastikleri yanan bir arabadayız: sen, ben ve hadisemizdeki mücevher!

arka arkaya fırlatılan iki havai fişek gibi çarpıştık
gökyüzünde;
genzimize dolan sülfürik asit tadındaki hayat,
ağırlığınca karanlığımızda! ağırlığınca kafesimizde!

paraşüt açılmasın bu sefer dudaklarımızda!
lambaları söndür,
gazı aç,
çakmağı çak!

anzısın bir infilak olsun ölümüne seviştiğimiz oda.

dizelerinin sahibi, kelime hokkabazı, inanılmaz yaratıcı kişilik.
'sana tuz yalatsam,sabaha kadar tuz yerine su'yu düşünürsün;işte çelişki burada gibi görünse de, nesnel hareketin kanıtıdır bu.bir durumla uyarılan her durum, bir başka durumu işaret edecektir.beni sevdiğini söyledikçe sen,ben bir diğerini sevdiğimi hatırlayacağım.buna ihanet diyemezsin...
abajur, Chevrolet, Elton John, aralık, kan felan...
egosu tavanlarda dolaşan yazar.
'beni sevmene asla izin vermeyeceğim' diye yazmıştın kapımdaki not defterime... dizeleriyle beni benden alan şair.
hiçbir şiirini ezberlememiş olmasını, "ben sunmak için yazıyorum, reçete gibi" diye açıklayan adam.