bugün

Dinlerini parça parça edip hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Allah onlara yapıp ettiklerini haber verecektir.

6-Enam Suresi 159
Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra çekişmeye girip fırkalar (mezhepler) halinde parçalananlar gibi olmayın.

3- Ali imran Suresi 105
Kuran’da dinimize “islam” adı verilip, hiziplere ayrılmamız yerilirken; kendimize Hanefi, Maliki gibi isimler vermeyi, bu mezheplerin ayrı helal, haram ve farzlarını kabullenmeyi ve her biri birbirinden farklı uygulamalara sahip olan apayrı mezheplerin herbirinin de islam’a tam olarak uygun olduğunu, kendi aralarındaki çelişkilerine ve Kuran’a aykırılıklarına rağmen, hepsinin de doğru olduğunu nasıl kabul edebiliriz? Örneğin Hanefi mezhebinde namaz kılmayan kişi dövülür; Hanbeli, Şafi ve Maliki mezheplerinde ise öldürülür. Mezhepler açısından bu duruma bakarsak; Hanbeli, Şafi ve Maliki olanların Hanefi’ye göre en büyük günah olan adam öldürme fiilini işleyip günaha girdiklerini, Hanefi olanların ise sırf dövdükleri ve öldürmedikleri için diğer mezheplere göre Allah’ın bir hükmünü inkar edip uygulamayarak zalim olduklarını söylememiz gerekmez miydi? Oysa ayrılıkta hayır gören zihniyete göre Allah, ahirette Müslümanlar’ı mezheplerine göre ayıracak, Hanefi ise “Sen Hanefiydin dövdün doğru yaptın”, Şafi ise “Sen Şafiydin öldürmeliydin, öldürüp doğru yaptın” diyecektir! Namaz kılmayanı eğer Hanefi biri öldürürse katil olup cehennemlik bir fiil yapacaktır, oysa namaz kılmayanı öldüren Şafi, Allah’ın hükmünü yerine getirdiği için cennetlik bir fiil yapmış olacaktır! Yani aynı fiili yapan iki kişiden biri cehennemlik, diğeri ise Allah’ın emrini yerine getiren kişi olacaktır. Bu mezhepçi yaklaşımları doğru kabul edenlerin sayısı ne olursa olsun, gerçekte haklı olmaları mümkün müdür? Ne yazık ki günümüzde bu mezheplere uyan geniş kitlelere bu soruyu sormak zorundayız. Aklı kullanmak yerine taklitçiliği esas alan, “Kuran’ı insanların hepsi anlayamaz, seçkin bazı insanlar bunları anlayıp, insanlara aktarmıştır” diyenlerin, insanları getirdiği nokta budur. Allah, dinini, yalnız bu mezhep imamlarının anlayacağı şekilde mi indirdi ki insanların sadece hak olduğu söylenen bu dört mezhebe uymaları bir zorunluluk oluyor? Allah dinini ancak bu dört kişi anlasın diye indirdiyse, Kuran’da niye birçok defa “Ey insanlar” diye insanlara doğrudan hitap ediliyor da “Ey Şafi, ey Hanbeli, ey dört imam, siz bunları anlayın, benim dediklerimi anlamayan diğerlerine de siz anlatın” denmiyor?
Hep birlikte Allah’ın ipine sarılın, fırkalara bölünüp ayrılmayın.

3-Ali imran Suresi 103
Hüküm Allah’ındır. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir. (5-Maide Suresi 44, 45, 47, 50
Allah adına yalan uydurmanın bir yolu da mezhepleri din haline getirmek olmuştur. Mezhepler birer din, mezhep imamları tenkit üstü birer Peygamber haline getirilince, islam adıyla ortaya konan karışımın kaçta kaçının Allah’a, kaçta kaçının şuna buna ait olduğunu belirlemek, halk kitleleri için imkan dışına çıkar ve bu durum din adı altında bir kaosu insanlığın başına musallat eder. Aradan yüzlerce yıl geçmesine, insanlık boyut değiştirmiş olmasına rağmen hiç kimse bu eskimiş ve bir kısmı komedi haline gelmiş yorumlara dokunamaz. işte zulüm ve Allah’a iftira budur. Bu zulüm yüzündendir ki gerçek islam bilginleri, samimi din görevlileri Allah’ın saf ve berrak Kuran dinini yüzyılımızın insanına olduğu gibi anlatmaya kalktıklarında sadece zorluklarla değil engeller, iftiralar ve suçlamalarla karşılaşabilmektedirler. Çare, Kuran’a gidişimizi engelleyen bütün putları, patentlerine bakmadan devirmek ve hükmü yalnız ve yalnız Allah’a bırakmaktır. Buna karşı çıkanlar, görünüşte dini kabul ettiklerini söyleseler de inkarcıdırlar. Çünkü ak ve berrak din yalnız Allah’ın tekelindedir (39-Zümer Suresi 3). Ve bu tekelden rahatsız olup Allah’ın hüküm yetkisine şu veya bu şekilde karışanlar, Allah’a karşı gelmiş olurlar.”
ak ve berrak din yalnız Allah’ın tekelindedir. (39-Zümer Suresi 3)
Amma ne var ki, insanlar din hususunda kendi aralarında parçalara bölündüler, çeşitli kitaplara ayrıldılar. Her bölük her parti kendi tuttuğu yoldan memnundur, yanında bulunan kitapla sevinmektedir. / 23 - MU'MiNÛN
ne mutlu islam(barış) dinine mensup olanlara!