bugün

egemen güçler var olan sistemi koruyabilmek için, ona ideolojik bir güç kazandırmak için kendi kültürlerini yaratırlar. sınıflı toplumların ortak paydasıdır bu. nasıl feodalizm döneminde "dini" bir kültür oluşturulmuşsa, kapitalist sistemde de "para" üzerine kurulmuş bir kültür vardır. fakat yalnızca sınıflı toplumda gözükmez bu dürtü. sınıfsız toplum modeli olan komünizmde de ortak bir kültür vardır ve bu baskın ideolojinin eseridir. her ideoloji kendi diktatörlüğünü kurar,bu nedenle kendi kültürünü yaratır. fakat hangisi gerçekten doğrudur, bu tartışılacak bir konudur.
kültür kelimesinin hücresel bileşkesi tam teşhis edilmeden söylenmiş bir söz. valla kimse kusura bakmasın öyle. kültür, üretim araçlarını ve kapitali elinde bulunduranın en son ilgileneceği olgudur. o da ancak kar denen mekanizmanın sekteye uğramamsı için gerektiğinde vuku bulur. aslında evet öyledir, dominant resmi mevkii "estergon kalası türküsü bestelesin" der ozanlar harekete geçer. tamam bu oldu. el sanatlarından pastırmadan kök boyasına kadar ve oradan da davul zurnanın icadına kadar hatta birkaç bin yıllık şiş kebap dahil tüm değerlerin tamamlayanı oligarşlik yapıdır, diye açtğımızda bunu; saçma gelecektir. hedefteki kültür sözü madde üstü değerlerin vücuda getirilmesi meselesine nazire yapmak üzerine inşa edilmişse, direkt söylense idi kimse bu kadar uğraşmazdı. biri "din afyondur" der, diğeri "din tutkaldır" der. bir diğeri de gelir, ikisinden birini seçer; althusser'de gelir "hayaller kuramsal nitelikleri eksikliği nedeniyle tipik bir aidiyet öykünmesidir, mutlak doğruluk arz etmez" der, kafalar iyice karışır. bak benimki karıştı misal. yoruldum lan, daha gayriciddi başlıklara yöneleyim.

edit:
bundan ne anladın da eksiledin ki avel? derdin anlayamamansa anlarım bunu.
kültür, bir harmandır. aynı potada buluşmak ve paylaştıkça zenginleşen bir değerdir. baskın ideolojik duygu bile, herhangi bir kültürün içerisinde eriyip gidebilir.