bugün

o yüzde 51'de ben de varım. ama o yüzde 51'de değilim elhamdülillah.
maalesef ülke olarak kredi kartı kullanmayı bilmiyoruz ama bilmediğimiz halde çok fazla kullanıyoruz. üstelik bir tane de değil birkaç tane birden kullanıyoruz!

kredi kartıyla aslında bize ait olmayan bir parayı harcıyoruz. sonra da nasıl bu kadar borç içindeyiz! sürekli borç ödüyoruz vs...

bu araba kullanmayı bilmeden araba binmeye benziyor. bu durumda da kaza yapmadan yada bir yere çarpmadan yola devam etmemiz mucize gibi bir şey olur.
Bizi gısganan önümüzü kesmek isteyen dış mihragların eseri liste. Yoksa bankalar masumdur..! Hökomet faiz lobisine savaş açmıştır..! Bizi böyle gomplolerle yıldırameyceksiniz..!

Harca harca bitmez..bonusss..
Orta seviyelerde olduğumuz hiç bir kategori yok. Ya listenin başındayız, ya da sonunda.
bu başarıda katkım olmadığı için kendimle gurur duyuyorum. kredi kartı, eğer gelirinize güvenmiyorsanız kullanmamanız gereken bir imkandır, biz bunun tam tersini uyguluyoruz.
ki hatta içtiği çayı karttan ödemeye çalışan arkadaşım var, zaten sonrasında "lan bi siktir git" diyerek kasiyere tercüman oldum ve yol verdim kendisine.
atin fava bekleyin. büyük ekonomi balonunun ne zaman patlayacagi belirsiz.

halkin %51´inin artik hicbir özgürlügünün kalmadiginin ve hatta artik halkin yarisindan cogunun bagimsizligini kaybettiginin, artik köle olduklarinin göstergesidir.

- kredi kartimi aldim, istedigimi de aldim.
- kredi kartimi ödemek icin "ne olsa yaparim abi" diyerek is buldum.
- "o kadar calisiyorum. kendime hic mi birsey almiyayim?" dedim ve kredi kartina daha da yüklendim.
- (bunu böyle arttirarak devam edebiliriz).

imf´ye borcu olmayan ve hicbir isletmeye sahip olmayan bir ülke düsünün.
dündük mü?
özel sirketlere garanti olan ama özel sahirlara garan olmayan bir devlet yapisi olsun bu ülkenin.
bu da cepte mi?

tek tük bir kac kisinin degil. ilk entrydeki tablodaki %51´in sadece %5´i birlikte kredi borcunu ödeyemese ülke komple batar. (bkz: domino etkisi)
bunun icin de sartlar olusmus durumdadir. (bkz: yunanistan)

"bireysel borclanmayla ülke ekonomisinin ne alakasi var?" diye soranlar icin hemen konuyu olabildigince kisa tutarak aciklamaya calisacagim ve buna ragmen uzun bir entry olacak.

öncelikle bankalarin calisma sistemlerinden bahsedelim.
bankalar kendi paralarini degil, bankaya yatirilmis baskalarinin paralariyla kumar oynayarak para kazanirlar.

bir diger konu da kredi.
kredi, olmayan parayi borc olarak almaktir.

nasil mi?
- bankadan kredi karti alinir.
- bu kart ile ödeme yapilir.
- banka, bu ödemeyi baskasinin o bankaya yatirmis oldugu para ile gerceklestirir.
- kredi karti kullanicisi kredi borcunu zamaninda yatirmaz ise; faiz isler.
- bu faiz bankaya kar olarak gecer.
- banka alacakli oldugu borc miktarini her zaman kar olarak hesaplar ve buna göre de diger büyük bankalardan kredi alabilir, kendi bankasina yatirim yaptirir. (bkz: kredi türevi) (bkz: mortgage krizi)

büyük bankalar diger büyük bankalardan ve para basan merkez bankalarindan borc alirlar.

kisaca bankalarin ve sigorta sirketlerinin neredeyse hepsi birbiriyle baglantilidir.

dünya üzerindeki bütün paralarin toplaminin sadece %1 veya %2´si madde (kagit para, bozuk para) olarak mevcut bulunmakta. Geri kalan %98´lik kisim dijital paradir. Yani bu para gercekte olmayan paradir. ne kadar borc olursa; o kadar da fazladan para piyasaya sürülür. Bu piyasaya sürülen para da sadece dijital ortamdaki paradir.

eskiden dünya ekonomisinin yapilanmasi bambaskaydi.
kisi kötü günler icin parayi yastık altı yapabilirdi. eve bir hirsiz girdiginde bu para giderdi.
simdi tam tersi. para dogrudan hirsizin kasasina konuluyor.

fazla dagitmadan devam edelim isterseniz.

kredi kartimizi aldik. artik cebimizde elle tutulur gözle görülür bir para yok. borclanmaya, borclandikca dijital para üretimine destek sunma potansiyeli yüksek bir birey haline dönüstük.

bu kredi karti ile hosumuza giden herseyi satin aliyoruz. borclaniyoruz. hatta bakkaldan ciklet alinca bile bakkal önümüze 3 cesit kredi karti okuyucusu koyuyor, "cek karti dayi" diyoruz. borclandikca yeni dijital para olusturdugumuz icin enflasyonu costuruyoruz. kredi borcu ödense de faiz isledigi icin enflasyona az da olsa katki sunuyoruz. para cok ama ürün azaliyor. arz-talep sebebiyle fiyatlar artmaya basliyor. satin alma gücü düsüyor. ürününü satamayan sirketler isci cikarmaya basliyor. bu sefer hic kimse hicbir sey alamamakla kalmiyor, kredi borclarini da ödeyemiyor. batan veya batmakta olan sirketler de bankalardan kredi cekmis oluyorlar. ayni sekilde bu sirketler de kredi borclarini ödeyemiyecek duruma düsüyorlar.
bu sefer genelde türkce isme sahip olamalarina ragmen yabanci sermayeye ait bu bankalara hem üreticiler hem de tüketiciler olarak cift koldan borclanma gerceklesiyor.
ilk basta ne dedik?
devet özel sermayeye kefil oluyor ve özel sermayenin borcunu ödemeye basliyor. bu ödemeyi de vergilerden karsiliyor. buna ragmen, bankalarin belirli bir süre boyunca özel sektöre güveni sarsilmis oluyor ve özel sektöre kredi vermeye cekiniyor. borcu olmayan ama kredi alamayan özel sektör de üretimi karsilayamiyor. öyle de böyle de batiyor.

özel birey borcunun üstüne oturuyor. evi barki neye varsa yoksa el konuluyor ve degerinin altinda fiyatlara baskalarina peskes cekiliyor.

peki %51´in %5´i birden kredi borcunu ödeyemezse ne olur?
iste o zaman bankalar birbirlerinden almis olduklari borclari ödeyemez. bu sefer de ilk borcu veren bankaya kadar ödeme gerceklesmedigi zaman, bankalar özel sektöre de kredi veremiyecek duruma düser. daha sonra da gelsin batislar, gelsin cökmeler, gelsin krizler.
Benim de bunda 47 bin tl borç ile bir tuzumun olduğu liste...

Ne mutlu bana..

Her şey ülkemin böyle bir listeye girmesi için..
bizi kıskanmaları normal. adam ıphone diye bir tel üretmiş adam kendi bile bu kadar kullanıp satmıyordur. biri halkın arabası diye üretmiş bizde prestijline. tabi lider olacak millette para mı kaldı. maaşa yüzde beş herşeye en az yyüzde 50 zam geldi.
güncel Önemli Başlıklar