bugün

kitap okumanın bir başarı ölçütü sayıldığı ülkemizde nice başarısız insanların ortaya çıkmasına neden olan sonuç. 3 tane dostoyevski kitabı okuyan andaval, kendi hayal dünyasında bir şeyleri başardığına inanıyor fakat pratikte işler hiç öyle değil.
bu devirde gayet normal olan bir durumdur.

(bkz: okuma oranı arttıkça afakanlar basıyor)
(bkz: okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor)
bir sitemi var yazarın kendine göre.
bir şeye dikkat çekmek isterken yanlışa düşmüş, kesin tanı(!) koyarak.

''okuduğunuz kitabı akadaşınızı seçermiş gibi seçin'' der, mütefekkir salih mirzabeyoğlu.
başka bir eserinde de okunan eserlere istinaden;
''Okuyorsan, ne karşındakileri susturmak ve bilgiçlik satmak için, ne her okuduğuna körükörüne inanmak, ne de konuşmalarına mevzu bulmak için oku.

Kitap vardır, ancak tadına bakmak içindir; kitap vardır yutulmak, kitap vardır çiğnenmek ve özümlemek içindir…

Başka ifadeyle; kimi kitapların ancak birkaç bölümüne göz atmalı, kimisini baştan sona şöyle bir okuyup geçmeli, pek azını da her ayrıntı üzerinde titizlikle durarak adamakıllı okumalı.''

bu pencereden bakıldığı taktirde daha bi anlam kazanır anlatılmak istenen.
ve tabi ki de okunan.