bugün

it cazı'nda da bulunan bir küçük iskender özgür metni. harika!

unuttum sana yazdığım mektubun altına adımı yazmayı: belki hatırlarsın beni, senin çok eski bir dudağınım öptüğün.

damlayan bir musluğum geceye: şıp şıp şıp! belki hatırlarsın beni, hani gücün yetiyorsa kendini hüzne alıştırıp, şu an okuduğun bu sayfaya o hiçbir şeye yaramayan yüreğinle göğüs gerip, içine çeke çeke, hatta biraz da umursamamaya çalışarak, hadi canım sende, geçmişte kalan bir sevgiye insan zulüm diyebilir mi, en kötü ihtimal beni öldürmeye hazırdır ya da intikamla kıskançlık kenetlenmiştir ve zamanı aldattığım bir puştun edası da kalmamıştır bahanesiyle, yüzüme baka baka ters ilişkiye girdiğin muhakebe kabiliyetinle, kenarından özenle yırtıp açtığın zarftaki olası gönderen adresine yönelip beni tanımaya başlarsın. bir mektup, hafızayı tahakküm altına alamaz ki; bir mektup, serzenişten öteye öte bir şey değilse gerçekte: yırtılmalıdır. yırtılmazsa buruşturulmalıdır. buruşturulmazsa yakılmalıdır. yakılmazsa atılmalıdır. mektup, lüzumsuzdur çünkü. sözün, yolun, silahın olduğu yerde mektup yazmak, günahtır. mektup yazmak, ilahi ahengi bozan ferdi ahenktir. seni özlemek büyük külfet piç kurusu! kes çükünü ve masanın üstüne koy! otur karşına ve düşün: artık neyim ben; neyim kaldı beni ben yapan?! sen baştanaşağı bir kamışsın sadece. bir kamış! sende zerre kadar hayat kalmamış!

unuttum sana yazdığım mektubun altına adımı yazmayı: belki hatırlarsın beni, senin çok eski bir casusunum aldattığın.

kaçan bir elektriğim; haylaz, inatçı bir âşık. belki hatırlarsın beni, hani saklıyorsan hâlâ resimleri; cismim yetiyorsa kanıtlamaya kusuru, aklım şaşırtıyorsa bedeninin azametini, teklifim geçerliyse ve romantizm lök gibi oturmuşsa gündemine, hangi varlığımı yok sayabilirsin ki?! katoliksin sen. bütün eşrafınla katolik ve müptela. eziyet müptelası, hürriyet düşmanı ve karanfilsin. sen baştanaşağı bir kamışsın sadece. bir kamiş! sende zerre kadar hata kalmamış!

unuttum sana yazdığım mektubun altına adımı yazmayı: belki hatırlarsın beni, senin çok eski bir çocuk hastalığınım kırk derece ateşte yattığın.

sağlıksız aşk koşullarında bir tavsiyeyim: benimle sevişebilmek için yeşil reçeten olmalı. çünkü her temasım yasadışı, çünkü her fantezim septik. losers kuşağında çıkmış bir ww3, dark side of the moon albümünde atlanmış bir şarkıyım. siyah beyaz çekilen filmlerde bordo çıkmayı ilke edinmiş, sistemin sunduğu nimetlerden yalnızca fastfood dükkânlarının tuvaletlerini kullanma hakkını değerlendiren yüzünü batıya, kıçını doğuya dönmüş bir ejdarhayım topu topu.
isteksizim; yeteneklerimin doğrultusunda zararlı, zaaflarım çerçevesinde insiyatif sahibi ve muktedir olduğum kudret açısından kötüyüm. hepsi bu! senin yalnızca kamiş olmana karşılık gelen garip çukur'um: karanlığı vazife edinmiş, uzun ve ıssız bir çukur. larvalarla donatılmış, içine akan suların kokusunu arşivleyen bir çukur.
sonra salyaları dilenen, akvaryumunda spermler biriktiren, burjuvazi bozması sırtlanlara dönüşmüşüz: öyle diyorlar. derinliğini yitiren bir mağaradayım. karanlığını, ilkelliğini vahşice kaybeden bir mağarada tek başınayım. sualsiz çıkmayı planlarken prensesin önüne, önümü bir prens kesiyor ve diyor ki, sen total anestezi uzmanıydın hani?! herkesi uyuşturan bir yanın olacaktı ve uyuşturduğunla sağladığın uyum, gerçek kesirleri, doğru açıları, denklemin iki değil üç yanı olduğunu gösterecekti?! spekülasyona uyum sağladın, ortamdaki alt-kültür emisyon hacmini büyüttün?! boşversene sen, ben sadece yürüdüm ve bir bar buldum yine içecek. tuvaletlerinde tuvalet kâğıdı yerine çaldıkları bayrakları kullanan insanların arasında bir nebze olsun akıllı davranmaya çalıştım. kamiş olmayı ihanet saydım kısaca. kamişlarıyla çoğalan ideolojileri şırıngayla damarlarına, radarlarına vuran nesli eğitmeye, onları belli bir maarife oturtmaya çabaladım. gerisi mefisto!
sen git bana şurdan biraz petrol çıkart! jack london çıkart! se7en'e eklenecek taptaze bir 8 gibi!
ilkel koşullarda üretilmiş bir maşuksun topu topu; dark city'ye doğmayı planlayan bir güneş olsan da benzin kaçıran ve havaya uçmasına az bir zaman kalmış bisikletsin. bir kamiş! alelade bir serzenişsin bu âlemde: avazın çıktığı kadar yalnızsın aslında. avazın çıktığı kadar alkole batır gövdeni; yine de kurtulamazsın temennimden: sen benim kucağımda vereceksin son nefesini ve ben alıp o son nefesi bir kavanoza koyacağım; nesiller boyu sergileyeceğim o aşksızlık, ihanet, vicdansızlık kokan nefesini.
sen küfürsün. ben bu küfrü etmeyi reddediyorum. seni sana ediyorum. seni sana bir hançer gibi tam da adresinde, o dolaylarda saplarken parmakizim kalsın istiyorum. yüzünde parmakizim kalsın.
ister bir gözyaşı olarak taşı onu, ister müstehzi bir ifade diye. kalsın. yüzünde parmakizim kalsın.
bu izle git bana şurdan biraz mazi çıkart! kulvar çıkart! cobain çıkart! se7en'e eklenecek taptaze bir 8 gibi!
okuduğunuz her kelime ile içindeki acıyı size aktarmayı başarmış , örneklemelerle yaşanmışlıkları aynı olan
küçük iskender yazısı.