bugün

--spoiler--
SiNAN OMUR

hatırası

Üstad'ı ilk olarak l332'de Sübhan Dağı'nda görmüştüm. O zaman ben muallim mektebi talebesiydim. l332'nin 24 Temmuz'unda idi. Ben l8 yaşındaydım, beni askere almışlardı. O zaman Şarkta Üstadı görmüştüm.

O zaman üstad milis teşkilatı başkumandanıydı. Başında yeşil bir sarık, omuzunda apoletleri vardı. Devamlı at üzerinde dolaşır, orduya cesaret verirdi. Milis teşkilatının kurulmasını Enver Paşa, Vehib Paşa'ya söylemiştir. Vehib Paşa da bunu Bediüzzaman'a (O zaman ismi Bediüzzaman Said Kürdî idi) teklif etmişti. Ve böylece Bediüzzaman milis teşkilatını kurmuştu.

Enver Paşa, milis kuvvetlerinin hazırlanmasını söylediği zaman, Bediüzzaman da, "milis kuvveti bizden, erzak da sizden" diye cevap vermişti.

Milis teşkilatı dört-beş bin kişiydi. Said Nursî miralaydı, yani rütbesi, albaylıktan bir derece daha yüksek kaymakamlığa tetabuk ediyordu. Kuvvetlerin başkumandanlığını yapıyordu.

Bediüzzaman'ın milis kuvvetlerine "Keçe Külahlılar" derlerdi. Ruslar, 'Keçe Külahlılar geliyor!" diye duydukları zamanlar nereye kaçacaklarını şaşırır ve bilemezlerdi. Düşmanlar, keçe külahlılarla karşılaştıklarında neye uğradıklarını anlamazlardı.

Efendim o zaman bizim elimizdeki kılıçlar adetâ dürtmek içindi. Halbuki onlar at üzerinde silâh kullanırlardı. Attıklarını mutlaka vururlardı. Üzerlerinde beyaz bir pelerin bulunurdu. Bunun ile fedâiler araziye uyarlar, hele kış günlerindeki karda hiç fark edilmezlerdi. Keçe külahlı bir fedâi atının dizginlerini bir koluna bağlar veya kolunu atar, ayaklarını atın karnına sıkı sıkı sarar, tamamen serbest ve rahat bir şekilde, sür'atle yol alırken, seri olarak ateş ederlerdi. Çok keskin nişancıydılar, boş ateş etmezlerdi. Aslında benim bu sizlere anlattığım, devletin arşivlerinde de vardır. Bunları yakın tarihçilerimizden Feridun Kandemir de iyi bilmektedir.

Yine bana Fahri Kırkalı anlatmıştı. Bediüzzaman Bitlis'te esir düştüğünde Sibirya'daki esir kamplarından birisine sürülmüştü. Esarette kampta iken şöyle bir hadise cereyan ediyor:

Başkumandan birgün esirleri teftiş için kampa geldiği zaman bütün esirler ayağa kalktığı halde Bediüzzaman oturmuş vaziyette, ayaklarını da ileriye atmış, elindeki bir çomağı çakısıyla sivriltmektedir. Rus orduları Başkomutanı Nikola, Said Nursî'nin önünden geçtiği halde, o hiç tavrını bozmuyor ve elindeki çomağı sivriltmeye devam ediyordu. Tekrar önünden geçtiği halde kendisiyle hiç ilgilenmiyor.

Tafsilatını bildiğimiz hadiseyi bana anlatan Fahri Kırkalı, "biz böyle bir kahraman görmemiştik" diye çok hayran bir şekilde bu hadiseyi çok uzun olarak bana anlatmıştı.
--spoiler--
güncel Önemli Başlıklar