bugün

çok sisli bir sabah. kırlara gelincik toplamaya giderken ben. sonra düşündüm ve bir ideolojiye aidiyet hissederek ve keskinleşerek kendimden kaçabilirdim. ideolojimi dengeli düşünmeme bir set yaparak, idealleri uğruna yaşayan insan pozları içindeyim.

yine bir gün rüzgar saçlarımı okşarken, romanlara, hikayelere, kitaplara kaçmak geldi aklıma. gerçek yaşamdan senaryolara atarak kendimi, kendim olmayı aradığımı iddia ederken kendimden kaçtım.

başka bir gün ellerime yapışan japon yapıştırıcısını çıkarma telaşına düşmüşken aşık olmak fikrime geldi. aşık olup, kendimi bir başkasının potasında eriterek kaçabilirdim. aşık olduğum kız kaçtı, ben yine kaldım.

başka bir gün ırmağa attığım oltamın başında yine kendime gelir gibi oldum. hemen aşırı şekilde bilimsel makalelere sarılmaya karar kıldım. insanlığa böylece hizmet edebilecektim kendimden kaçarken.

uzun sürmedi yine, inekler için kayalara tuz dökerken bilinçdışım yine ters yüz etti beni. baktım ki kendimdeyim. resim çizerek hayallere dalmak aklımda yer etti o an. kendimden kaçarken hayatı resmetmek istedim.

izmir köfteyle başbaşa bir öğlen yemeğinde iken derin yar yine kucakladı beni. felsefe ile olur bu iş dedim. kendimden kaçmaya entelektüel dayanaklar edinirim diye düşlemiş olmalıyım.

kaçtığım kendim bendim. ben kendim kaçmakla çok yollardan geçtim.

internet var iyi ki de sosyal medya sayesinde kendimi buluyorum.

kka dostum. kıymete haiz değil bu yazı.

dostlar arasında deli necmi diye seslenirler. kendimden kaçmak için rakı masası dostları edinmiş değilim. bir de kendinden kaçmak için din edinenler var. din oysa, yana yakıla hakikati aramak ve yana yakıla samimiyet ile kaimdir.

kendinden kaçtığım zamanlarda deli necmi derler bana, arkadaşlar arasında. arkadaşlar beni benden iyi tanırlar.