Dağlar eteklerini sermiş senin gelmen için. Soğuk pınarların derinden gelen uğultusunu duyuyor musun? Saçlarına taktığın kır çiçeklerini yamaçların rüzgarları okşasın, bastığın ıssız topraklar seni unutmasın. Soluklanıp dinlendiğin kuytu ağaç diplerinde hatıran kalmış, ki yeşilin en koyu hatıraları bunlar, özlem ve sevgilerle sarmalanmış.

Girdiğin mağaralardaki derin karanlık ve sessizliğe sürtünmen donuk sukütlar bırakmış, izlerin silinmemiş hep hatırlanmış. O en derin ve dar mağara koridorlarından aşağı inmemizi hatırlıyor musun? Labirent gibi yerde kapana kısılıp o korkunç uğultuyu dinlediğimde bile yanımda sen vardın, beni yatıştırdın. Dışarı çıkarken bir parçanı bırakmayacak kadar cesurdun, o yüzden sen o mağaradan daha onulmazdın.

Acımasız dağ zirvelerinin özgür kızı. Tırmandığın buzlarda çekiçlerinin izi hala var, zirvelerde uğuldayan rüzgarlar adını fısıldıyor, her zirveye gömdüğün küçük emanetler dağlara seni geri çağırıyor. Bu sefer gitme, ben senin dağın. yamacın, zirven olayım.