bugün

kanımca ukteyi veren arkadaş pek hızlı yazdı valetin değil valentin dir soyadı ama nedense falentin diye okunması gerekirken ısrarla valentin diye okunan yazar.

bir dil üstadıdır. eserlerini okumak alman dilininin hiç keşfetmediğiniz kelime havuzunda yüzmeye benzer. bulmaca çözer gibi çözebilirsiniz ne demek istediğini. yeri gelir gramer tanımaz, yeri gelir 1 sayfalık tamamen doğru gramerli cümleler kurar. diline sinmiş ilginç bir komedi unsuru vardır.
hani amadeus filminde mozart'ın bir eserini ilk defa gören salieri yıllar sonra o günü anlatırken odasına gelen rahibe " on the page it looked nothing. the beginning simple, almost comic. just a pulse" der ya valentin de aynen öyledir.

genelde bizim mecaz-ı mürsel dediğimiz söz sanatıyla dalga geçer. tabi ki 1. kattan 2. kata bir merdiven çıkar lafı özünde saçmadır. çünkü merdivenin bir yere çıktığı yoktur ama öyle söylenegelir. valentin böyle kullanımları alır, evir çevirir, abartır, büyütür gözümüze gözümüze sokar.

narrenrede 'nin başlangıcında zaten der ki: " modern bir ressam nasıl resim yapıyorsa modern yazar da öyle yazabilmeli." valentini en iyi özetleyen cümledir kanımca.

ayrıca diyaloglarında bir amaç yoktur. yani iki kişinin bir diyalog yoluyla illa da anlaşması gerekmediğini düşünür. sorular ve cevaplar havada kalır. neden her diyalogun bir sonucu olmalıdır ki zaten? hayatta her diyalogun bir kesin sonucu yok ki yazıda da olsun? absürdlüğün sınırlarını zorlar valentin bu tür kısa diyaloglarla.

önemsiz hatta sıkıcı gibi gözüken bir yazıda 2 kelime sizi koparır sandalyeden düşebilirsiniz. öyle baştan sona gülüp eğleneceğiniz bir yazar değildir. hatta zaman zaman sıkıcı bile gelir. yazmayı sevdiğini de zannetmiyorum. gayet doğaldır güldürmek istemezse güldürmez. durup durup anlık mizah patlamaları yaşayacağınız bir yazardır. her an o anki yazının karakteri bir nalbura gidip metre satın alıp elinde o metreyle başka bir nalbura girip başka bir metre alıp ilk aldığı metrenin 1 m olup olmadığını ölçebilir. şaşırmayınız.

zum beispiel:
-- bir mektupta annesinden "meine damalige mutter als ich geboren wurde" (doğduğum zamanki annem) diye bahsedebilir. ya da bir trenden "yeni doğmuş tren" diye bahsedebilir ve gerçekten treninin doğduğunu ima ediyordur. (belki de etmiyordur)
-- bir öyküsünde, kısa oyununda her an şu mesleklere sahip insanlara rastlayabilirsiniz: hidrojen doğramacı, fıtık kontrolörü, deprem koleksiyonucusu, düşmana uyku tozu atan topçu eri, yağmur damlası sayan adam, muhabbet tellalı ( hayır pezevenk anlamında degil cidden iki kişinin sohbetini yöneten kişi, gerçi şimdi açık oturum düzenleyenler bu komik mesleğe dahil oluyor)
--
lehrer: was ist ein fremder?
valentin: fleisch, gemüse, obst, mehlspeisen u.s.w.
lehrer: nein, nein nicht was er ist, will ich wissen , sondern wie er ist?
--
ayrıca almanca'ya şöyle bir kelime katmıştır: (tek başına sözlükte başlık olarak açılamıyor)
"nasentröpferlauffangungsundheruntertropfverhütüngsapparat"

dialoglarındaki kişiler ilginçtir. genelde isim olmaz, a kişisi ile b kişisi, er ile sie, he ile she konuşur. arada kendini koyar a nın yerine, b için de bir başkasını.

nasıl zuschauer, zuhörer varsa yani bakmakla görmek arasında, duymakla işitmek arasında bariz bir fark varsa, leser ile zuleser arasında da böyle bir fark var der. yani okuyanla gerçekten okuduğunun bilincinde olup okuyan insan. türkçeye çevirmesi manasız gibi durabilir tabi. ama valentin işte almancadan başka bir dile çevirelemeyecek şeyler yazmış.

yalnızca schriftsteller değil aynı zamanda wortsteller olarak görmek lazım valentini.

rastladığım ilk almanca müteşair örneğini de valentin vermiştir:

expressionismus
kanapee glüht meersfreiheit,
lippen blau aus abendbrot,
stille nacht in mermalade
edle kunst, behüt dich gott.

ayrıca araştırmacı yazarlık yapıp doğduğu evi bulduk haritadan. bir ara gidip tavaf etmek isteyenler için:
http://maps.google.com/.....0.001373&t=h&z=20

ve son olarak valentin okuyacaklar için ufak bir sözlük:
dös : das
scho: schön
net: nicht
s' : sie
a : ein
i: ich
zsamm: zusammen
könna: können
zwo: zwei