bugün

parasızlıktan yemekhane kedisi gibi gezinen gençtir. sürekli yemek çıkacağı saati bekler ve kantindeki o güzel çikolatalara bakmakla geçirir narin ve harçlı ömrünü.

+ hulki gel lan kantine gidelim.
- yok ben mercimek yiyeceğim.
+ neden oğlum mis gibi hamburger var.
- yok ben mercimek hastasıyımdır.
ya çok zengindir kantin yemeklerini beğenmez,ya da çok fakirdir alacak parası yoktur.
parasını içkiye, sigaraya yatıran üniversitelidir. nereden mi biliyorum? bir arkadaş ya.
tanım: kantinden bir şeyler almaya gücü yetmeyendir. ya da korkusundan alamıyordur, fast-food'un zararlarını biliyordur.
olayı açacak olursak:
üniversite okumak zordur dostlarım. devlet üniversitesinde bile zordur. herkesin refah düzeyi eşit mi? hayır. herkesin ailesi çok mu zengin? hayır. her ay belli bir parayla geçinmek zorunda olan arkadaşlarımız var mı? evet. çalışıp ailesine bakmak zorunda olanlar bile var mı? evet. ha o zaman parasını çarçur etmek istemeyip kantine gitmeyen insanı küçümsemek doğru mu? hayır. bu, sadece kendini bilmezlerin, halden anlamazların işi. asıl karizma nasıl olur biliyor musunuz? marka çikolata ya da hamburger yemekle değil, azmedip bir yerlere gelmeyle olur bunu da söyliyeyim.
ha bir de kantinden bir şeyler alamayan arkadaşlarımız olabilir. sağlığından endişelenip yemekhanenin iki kap sıcak yemeğini tercih ediyordur. hee bu insanın seçimine karışmak da kimseye düşmez o zaman. geri kalanlara da ancak ... yemek düşer.
(bkz: şimdi toz olun)
Kantincinin kızartma yağı olarak,kullanılmış yağ veya margarin kullandığını görmüştür.Bu yüzden almıyordur.
Dişte kıtır kıtır eden o iğrenç kısırsa eğer bence de almasın.Ya da içi boş küflenmiş patates kızartmasıysa.Sarısı beklemekten simsiyah olmuş yumurta da olabilir.
kantinin önündeki sonu olmayan, her görüldüğünde 'insanlar aç la diye' düşündüren kuyruğa girmeyi göze alamayan insandır.'bu kadar bekleyeceğime yemem daha iyi' der ve koşarak uzaklaşır ordan.