bugün

insanın bir anda öncelik sırasını değiştirmesi ve her daha iyi uyandığı sabaha sükretme duygusudur.
acıdır...

bırakın hayatın bir film şeridi gibi önünüzden geçmesini, düşünmeye bile takatiniz kalmıyor o an. hayata dair alınabilecek neyiniz varsa elinizde, alıyorlar sanki birer birer. ben daha gencim, daha görecek çok şeyim var, daha telefonumun taksidi bitmedi gibi anlık cümleler dahi sarf edemiyorsunuz. susuyorsunuz ve herkes susuyor.

elin diğerine kenetlenmiş, parmak uçların sızlıyor. eğer elini bir tutan yoksa, acını dindirebilecek biri, tek başına kalıveriyorsun. herkes yanındaymış gibi görünse de aslında; geceleri hep yalnız uyuyorsun. ne kadar sıcak olursa olsun yuvan, ölüm korkusuyla donuyorsun.

kahkahalarını kaybediyorsun, git gide eriyip giden yanaklarındaki gamzelerini... usulca moraran ve çukurlaşan bir çift göz kalıveriyor sende, derinlemesine bir korku damarlarında, bir de titreyen bir çift el kalıyor; yok olmaya mahkum.

yaşıyorsun yine de. dünü bugünü şu anı... her şeye bedel nefesler alıyorsun sık sık. her an diğeriyle aynı ama bir o kadar farklı oluyor. her geçen gün ölüme daha çok yaklaşıyorsun çünkü. ölümü anımsadığında hıçkırıklara boğuluyorsun.

her şeyi bir kenara bırakıp doyasıya yaşamak istiyorsun. kurallar olmadan, küfür etmeden, arkana bakmadan... gülüyorsun, eğleniyorsun da; bir türlü içinden çıkarıp atamıyorsun korkularını... korkuyorsun!

sen ölümü biliyorsun çünkü, ölüm de seni...
beklediğimden daha az psiko-biyolojik tepki verdiğim olay. en azından bir "siktir bee daha yaşayacak çok sey vardı" demeyi beklerdim.

bunlar yıllar önce ölüme çok yaklaştığımda korku değil de öfke vardı. " hay amk ölüyorum, zamanı mı şimdi" demiştim. zamanla nasıl değişiyor insan hangi fikrime baksam ben değilim. neyse ki ölmeden allah'ı buldum.
zor bir durum. insanların gözünde'' artık bu adam gitti'' imajını görmek...
the bucket list filmni izlemesi gereken insanlardır bunlar.
ufak tefek ağrıların vardır sırtında. parmak ucu büyüklüğündeki ben büyümüş avuç içi kadar olmuştur. arkana yaslandığında iğne gibi batar falan. umursamazsın yine de. en sonunda annenin zoruyla bir cilt doktoruna gidersin. bir sürü tahliller falan filan. sonra latincenin en can yakan haliyle birşeyler anlatır doktor yanındaki asistanına. mal mal bakarsın ne diyor bu adam diye. sonra sana döner ve şöyle der; malign melanom olmuşsunuz. o ne diye sormaya bile korkarsınız ki pek umursamaz doktor. bir tür cilt kanseri der. iyice mala bağlarsın. ne yapacağını bilemezsin. ne olacak yani şimdi dersin ölecek miyim ben? anlatır da anlatır ama sen duymazsın ki yaşın 25' tir sadece ve adamın biri sana kanser olduğunu söylemektedir. çıkarsın dışarıya daha fazla ayrıntı dinleyecek halde değilsindir. bir sigara yakarsın. saçların da uzundur o sıra omuzlarına kadardır. uzatana kadar canın çıkmıştır zor uzar kıvırcık saç. saçlarım dökülecek mi ki diye düşünürsün en basitinden. aklından başka hiç bir şey geçmez. saçlarım dökülecek mi?
Dünyadaki en şerefsiz durumlardan biridir kanser olduğunu öğrenmek...

Bir küçük ağrıdır bir boğaz ağrısı basit bir durumdur yoksa kimse öldüm bittim ben deyip kanser tanısı almaz ki .

Ülkenin en iyi doktoru en iyi hastanesi tamamen sana odaklanmıştır .
Tek amaç sana iyi bir tedavi vermek şu hastaneden sağ salim yollamaktır.
Aslında düşünürsün senden kan alınırken ama bende hiç birşey yokki neden burdayım amma evhamlı olduk, zamanda paramızda gidicek dersin evet içinden dersin oysa annen bir köşede öyle sessizce bekler daha sabah demişssinizdir ki halanlara gideriz akşama değişiklik olur.
Oysa sende hiç birşey yoktur dışarı çıkarsın ailen görmeden bir sigara içersin öyle beklersin daha eve gidicez dersin neden burdayız dersin içeri girdiğinde bir telaş hakimdir 1 doktor var iken başında 12 doktor bunlardan 4 tanesi terapi vermeye başlamıştır acıkca, sana derki biz yenicez bunu güzel kızım sen diyemezsin ki benden hiç bir şey yok gitmek istiyorum lütfen diye.
O koltukta erirsin bitersin sayarsın söversin anasına bacısına....
Konuşmaya ara verelim kızımıza eşlik edin der terapistlere bir sigara daha içilir . Durum ne kadar vahimdir.
içimdeki nedir ne olucak bana saçlarıma gözlerime ellerime sözlerime akşıma kalbime...
Bir cevap alamadan biyopsi ultrason mr tomografi bir sürü testler kan testleri wbc bugun iyi lafları ev hastane gitmeler gelmeler ...

18 yaşındasın elinden anne olma hakkın alınırsa ne olucaktır ? Annenin lafı biz sana sonsuza dek bakıcaz lafları hasta değilim anne lütfen bana inanın diye çığlık atmalar ...
Derken sonuçlar gelir kendini bir koltukta bulursun karşında tv vardır elşnde kumanda.. Oda senindir kirletme diye espiri yaparlar seviyesizce ağlarsın köpek gibi durmadan inleye inleye..
Sağ elin damarına bir iğne yapılır beyaz kırmızı gibi bir sıvı damarlarınızdan içerş girmemektedir. O nedir ben ne olucam demeleri miğde bulantısı çığlık ata ata kolundaki iğneleri çıkarmalar,o damarlarındaki sıvının bir türlü bitmemesi..
Ölmek istersin , çok istedim.

Kötü birimiyiz bizim başımıza geldi oysa insanlara yardım ederdim kimseyle dala geçmezdim okulumu severdim ama ben şuan burda onlar ise kendi hayatındaydı bumuydu bana hediyesi ?
Tonlarca su içmek istersin 1 damla su içip kusup bayılırsın kilo vermeye başlarsın. Yemek yemek bir ceza gibidir en sevilen tüm yemekler her an hazırdır sana yedirilir ama asla yiyemezsin ne eski sensindir nede yemekler eskidir değiştin kendine gel şapşal !
Heryerde ölürsün evde hastanede ölüsündür ruhsuz cansız kansız ....
Sadece herşey eskisi gibi olsun bana yardım edecek kimse yokmu lütfen ? Kimse duyamaz sesini yaşarsın yaşamak istemeden ! Kaçmak istersin nereye gidersin ki kim sever seni kim ister kime gidersin derken ölmek istersin kaçmak istersin herşeyi istersin ama camı acıcak gücün olamaz.

Ozamanlar tek isteğim bir deniz kenarına oturup saatlerce izlemekti abim gelmişti elimden tutup sövercesine herşeye beni götürmüştü 2 gün sahilde oturmuştum abimle. Ağlamıştım onu ikna etmeye çalışmıştım benim birşeyim yok demeye başlarken kendimi hastanede bulmamla herşey rüyamıydı diye düşünürken günlerce yoğun bakımda kalan ben.
Sadece oturmak güvercinlere martılara yem atıp öylece susmak istiyordum.
Ben umudu kesmiştim vucudumdan ailem ikna olmazken yıllar yılları kovaladı ve bu yazdıklarım yazılar sözler ağlamalar birer anı oldu. 18 yaşından yılları kovaladı iyisin sen dendiğinde 22 yaşındaydım şuan 25 yaşındayım. Büyümek istiyorum sağlıkla büyümek istiyorum bir daha asla hastane kokusu duymak istemiyorum Lütfen ... Bana yardım et kalbimdeki inanç .. Bize yardım et...

Sövsenizde saysanızda hayat güzel o zaman dan bu zamana dek yanımızda olan 13 tane doktor mu kadermi beni ilk hasta sonra beni iyileştirdi sorumsuzca yaşamak istiyorum. Ben . Biz.
Şimdi çok güçlendim babam varsa güçlüydüm ama ben çok korkuyorum tekrar hastane kokusu duymak istemiyorum.

Ben kendime itiraf ettim kendimi ben giç birzaman hiç bir devlet hastanesine aciline asla gitmedim giden olabilir ama şanslarınızı zorlayın herzaman heran ve seviyorum yaşamayı ama en çok babamın parasını seviyorum yaşamım sadece paranın içindeydi ( kötü bir durum ama ben düzeltemem bu sistemi )
Kendime saygılar .
Doktorlarıma saygılar
Abime Kardeşime anneme babama saygılar..

Artık sorunsuz bir hayatın içindeki bazen geçmişi düşünüp buruk olmakta içimde.. Dünya işte böyle değişik bir şey yazmasıda düşünmesi de hissetmesi de çok yavşakÇa. Saygılar.
önce, "ya niye ben...?" diye sorarsınız..basit soruya basit bir cevap yoktur...ilk şaşkınlık atlatılınca başka doktora gidilir, bir başka doktora daha...
internete girilir, forumlar, yorumlar... google amcaya hastalıgın yaşama süresi sorulur.her yorumdan, her makaleden kendine yarayan bişeyler çıkarırsın , bazen umutlanırsın bazen kararırsın....
sonra çaresizlik... her kese , her şeye inanma dönemi... bir ara boşverme dönemi... kendine acıma, etrafındakilere acıma dönemi...
sonra tekrar hayata sarılma, bir ümit.. ilaçlar, hastaneler, tahliller...
ama, ümit hep baskın çıkar...yaşama güdüsü hep agırdır..çaba, igrenç kokan hastane koridorları,asık suratlı doktorlar, hemşireler..tahlillere heyecanla, merakla o acele bakış, kendince yorumlama çabası ...
ve sonra gene çaresizlik, bekleyiş...umut.yavaş yavaş alışma...kanıksama... bekleyiş....

lanet bi şey bu.kötü. evlerden uzak olsun...

her şeye ragmen yaşamak güzel.......her geçen gün hayattan çaldıgın bir yaprak........
riskini bildiği halde bir sigara yakmaktır.
dibe vuruyorsun. ama mücadeleni sürdürüyorsun. en iyi ilaç herşeye rağmen gülebilmektir. sevdiklerinde yanında oldu mu atlatılmayacak bir şey yok.
acı. tanımı sadece acıdır. ne anlatılır uzun uzadıya ne de dinleyen sizi anlar.

yıllarca içinizde açtığı o acıyı biriktirmektir. herkes geçti der, şimdi iyisin gerisinin önemi yoktur der. çevre böyle düşünür. doktorlar şu hastalıktan şu kadar kişi kurtulmuş diye sizi istatistiklere sokar. herkese göre her şey güzeldir.

peki ya içindeki yaraya ne olacaktır. o neden hiç iyileşmez? onun hiç tedavisi yok mudur?

ya o yara büyüyüp böyle bir hastalığı tekrar yaşamanız için sizi tetiklerse? korkarsınız. sadece korkarsınız. hiçbir şey yapamazsınız. herkes stresten uzak dur der. siz içten içe kendinizi yersiniz. "stresten uzak dur" söylenmesi ne kadar kolay değil mi?

velhasıl kelam "anlatılmaz yaşanır"
gögsümde bulunan kist yüzünden aylarca korkudan doktora gidemedim o haberi almamak için.zordur ama o haber yüzünüze söylendiginde insan gerçekten hayata baglanıyor.

not:çok şükür kanser degilim degildim riskim büyüktü atlattım şimdilik.
Belki bu entry ve başlığı kaldırırlar ama yakalanmışız işde yapacak bişey yok. 19 Yaşındayım belkide en güzel yıllar ama şuan herşey kötüye gidiyor. ilk defa bir sözlüge üye oldum oda burası Uludağ sözlükdü belki Balıkesirli olmamdır * Neyse yolunuz açık olsun ..
dur panpa daha erken. nereye gidiyosun.
tanim: adaletini sikeyim dunyadir.
Allah yar ve yardımcın olsun kardeşim, allah acil şifalar versin.
yaşça genç birinin organları da daha körpe olduğundan mütevellit kanseri atlatması daha kolaydır. orta yaşlı birine nazaran. acil şifalar.
moral ve inanç ile yenilebilecek bir hastalık. savaş ve yen.
hastalığın şakasını yapan orospu cocuklarını an ve an gün yüzüne çıkarmıştır. geçmiş olsun dileklerimizi iletiriz.
umutla umutsuzluk arasında sıkışıp kalmaktır.

kanser olduğumu öğrenmedim. ama bir annenin kanser olması ne demek gün be gün izledim. hala da devam ediyor zaten.

hasta sadece kendisi yaşamıyor bu süreci. elbette ki onun kadar kimse yıpranmıyor. öyle tanıdık ki burada yazan her şey.

Bu bi sınav galiba. entryleri okudukça gözlerimden yaşlar düştü. Bu savaşı kazanacağız!
insanın kendi vücudunda ki en büyük savaşının başlangıcıdır. bunu ilk duyduğumda hiç bir şey hissetmemiştim. ne zaman ki yeğenimin kum oyuncaklarını bahçede görüp " büyüdüğünü görebilir miyim acaba" diye düşündüğüm anda bacaklarımı hissetmedim.ve ne garip bir duygu ki bir saat önce canınızı sıktığınız her ne varsa dünyanın en boş şeyleri oluyor. Bugün ilk defa sonunu bilmediğim bir yoldayım. 21 yıllık kısacık hayatımın kahramanı olur muyum bilmiyorum.
bir gerçekle yüzleşmektir.

bazen rahatlamaktır. bilmektir saklananları.

sene 2008. üniversite öğrenimi için ankara'dayım. ilk önce hastahaneye hafif bir nezle için gidilir. Daha sonra bir daha bir daha.

o kadar yemek yemenize rağmen kilo kaybı artınca daha ciddi yaklaşılır olaya.

Netice de gel zaman git zaman pankreasta tespit edilen tümorle kanser tanısı konur.

Yaklaşık 7 sene geçmiş o günden bu yana. Ne mi değişti?

3 Ameliyat geçirdim. her ameliyattan sonra 1 ileri gittiysek 3 geri gittik. Okul hayatım bitti. 80 kilodan geldiğim yer 46'YDI EN SON.

En kötüsü nedir diye sorarsanız ? annenizin siz ölmeden her gün ölmesi. sizi o halde gördükçe daha fazla acı çekmesi.

artık ölmek istiyorsunuz çünkü anneniz sizin için bugün de ölmesin istiyorsunuz.
Baba ise acısını dışarıda yaşıyor sırf sizin yanızda neşeli kalabilmek için.

Hastalıktan önce birlikte olduğunuz kız arkadaşınızın facebooktan düğün resimlerine bakıyorsunuz ki daha mutlu olsun inşallah.
Bir sonraki ameliyatı bekliyorsunuz ölüme bir adım daha yaklaşmak için. Vakit varsa tabi. 22 aralık tarihine kadar vademiz dolmaz ise.
kendim öğrendiğimde sadece şaşırdım. belki hayata çok değer vermediğimdendir. çevreme bile başlarda söylemedim. zamanla hastaneye çok sık gitmemden ve yan etkilerinden anladılar ama alışarak oldu. yani bana koymadı. çevremdekiler de alışarak hissettiğinden sorun olmadı. sonuçta atlattım. ama bizce basit bir kaç sorun üzerine gittiğimiz doktorun annemin kanser kanser olduğunu ve 3 aylık ömrü kaldığını pat diye söylemesi üzerine 1 hafta içime ağlamak nedir öğrenmiştim. hani bir şarkı sözü vardır "öyle bir yaprak döktüm ki, görse sonbahar kıskanır" işte öyleydi. onun sonucunu da yazayım. gerçekten annem çok şükür halen iyi ve 13 yıldır yaşıyor. o hayatı ve bizi bırakmadı, biz de onu bırakmadık. bize o haberi veren doktoru ise trafik kazasında kaybettik.
keşke dediğimdir. keşke...
3 günlük dünya, vur patlasın çal oynasın bebeğim... Sen en iyisi, neşet ertaş dinle üç güne bişeyciğin kalmaz...
Altınyolda gelen telefonu cevaplamak, telefonda ben kansermişim demesi direksiyon hakimiyetini kaybedip refüje patlatmamdır benim için.