bugün

duygusallıktan, romantizmden bi'haber, hödüklüğe doğru emin adımlarla ilerleyen, aşkı kendi meşrebince yaşayan ademoğlunun hissettiğidir efendim.

şöyle ki; er kişimizin yemek yemek ve aşkla olan ilişkisi, çatal-bıçağın yemekle olan ilişkisine taş çıkartır. kalbine giden yol ne de olsa mideden geçmektedir. yine de kalbe giden yollarda yüksek doymamış yağ oranı bulunması hasebiyle tıkanmalar yaşanabilir. kadıncağızımız bir türlü kalbe ulaşamaz. orda ufak çaplı bir bakkal işletildiğinden şüphe etmektedir. bu adamın kendisini, ' ton balığım', 'zeytinyağlı yaprak sarmam', 'macar salamım', 'marmara birlik zeytinim' minvalinde bir hitabet geliştirerek sevmesinden kıl kapan kadıncağızımız, septik bir hal almaya başlamaktadır. hayır, foseptik değil. adam onu sevmiyordur; imgelemeler yanlıştır, o bir zeytinyağlı yaprak sarma olamazdır. bu fikriyata kendini kaptıran kadıncağız günbegün ıramaya başlar erinden. yemekleri yağsız, tatsız ve tutsuz yapmaya başlar. günler günleri kovalar ve akabinde kapıdadır bavullar. işte bu kertede, er kişinin kadınına içler acısı seslenişidir;

kalbim acıktı! gitme!

nası ya?
aşka ihtiyaç duymak.